17 Aralık 2010 Cuma

OYA PALAY












Bir kadın düşleyin hırslı,dik başlı,otoriter,tuttuğunu koparan,zaman zaman sinirli...

Bir kadın düşleyin; baskın bir ruha sahip, isteklerini yaptırımlarla yerine getirmiş; herkes onun emrinde...

Kimi zamanda oğlu için endişelenen şefkatli bir anne...

Alemdar Tohum ve Toprak’da Ayşe Sultan’ı biz bu özellikleriyle tanımıştık..

Bir kadın düşleyin yaptığı evlilikten pişmanlık duymuş,kızıyla iletişim kurmakta zorlanan,eşinin ani ölümüyle,beklemediği bir düzen içerisine giriverince şaşkın,afallayan...

Düşüş adlı oyunda İzzet Hanım böyle karşılaşmıştı biz izleyenleri....

İzzet Hanım da ,Ayşe Sultan da dimdik duruşlarıyla,hüzne bulanmış benizleriyle,mutsuzluklarını kalplerimize işlemişlerdi adeta.Yeri geldi bu iki kadına da üzüldük,yeri geldi kızdık...

Peki bu bahsettğim iki oyunda,oynadığı diğer oyunlarda farklı kişiliklerle bizi etkisi altına alan oyuncu gerçekte kimdi?

Oya Palay!

Bu başarılı sanatçı gerçek hayatın sahnesinde nasıl bir rolü canlandırıyordu diye düşünürken;

Oya Palay’ı sadece sahnedeki performanslarıyla tanımış ben ;kısa bir zaman önce kendisiyle tanışma şansını yakaladım...

Bir kadın düşleyin ışıl ışıl parıldayan gözlerinden sevgi akan,mesleğine aşkla tutunan,başarısının ışığıyla bizi aydınlatan....

Bir kadın düşleyin, mütevazi,insancıl,selamını esirgemeyen,gülücükleri bonkörce dağıtmaktan kaçınmayan...

Bir kadın düşleyin uzun uzun sohbet etmediğiniz halde size kendisini bir iki cümleyle tanıtıp; şeker gibi bir kalbin sahibi olduğunu müjdeleyen...

Bu şeker kalbin sahibi tiyatro sanatçısı Oya Palay ; sanatçı bir ailenin kızı.. Tiyatro ve sinema oyuncusu, seslendirme sanatçısı, yönetmen aynı zamanda senarist olan babası Abdurrahman Palay ile tiyatro oyuncusu Özen Tutucu’nun kızları. 5 Temmuz 1960 yılında doğan sanatçı; sanat hayatına küçük yaşlarda başladı,1986 yılında Şehir Tiyatrolarına giren oyuncunun oynadığı oyunlardan bazıları;

Resimli Osmanlı Tarihi;Kuşlar, Ben Anadolu,Metro Canavarı, Sarıpınar 1914, Afrikalı Peygamber,Memleketimden İnsan Manzaraları,Lüküs Hayat,Ahududu, Aslana Benzer,Bernarda Alba`nın Evi,Düşüş,Alemdar.

Oynadığı Sinema filimleri;

Karanfilli Kadın(1966),Bir Aşk Türküsü(1969), Hasret(1980),Sevda Rüzgarı(1986),Namus Düşleri(1986)

Oya Palay gibi değerli,başarılı bir sanatçıyı yakından tanıma fırsatına eriştiğim için gerçekten mutluyum.Dün gece kendisinin nazik davetiyle tiyatroya gittim ve “Alemdar” adlı oyundaki başarılı performansını bir kez daha keyifle izledim...


Alkışların durmadan yükseldiği,perdenin hiç kapanmayacağı,oyunculuk gücünüzün etkisiyle karanlıktan sıyrılıp aydınlığa kavuştuğumuz,sağlıklı nice başarılı performanslarınıza,nice oyunlara!

Teşekkürler Oya Palay!

Sevgilerimle;
MERVE UTANDI


9 Aralık 2010 Perşembe

MERVE UTANDI-MÜNİP UTANDI YAHYA KEMAL BEYATLI'YI ANMA KONSERİ


Tarih:10 Aralık 2010 Cuma


Saat:20.00


Yer:BAKIRKÖY CEM KARACA KÜLTÜR MERKEZİ


Konu:Yahya Kemal Beyatlı'yı Anma Konseri.


Solistler:Merve UTANDI-Münip UTANDI




Konserimize tüm dostlarımızı ve musikiseverleri bekliyoruz...

5 Aralık 2010 Pazar

DÜŞÜŞ




Kırmızı kadife perde sımsıkı kapalıydı,oyunun başlamasına sadece on dakika kalmıştı.Biraz sonra başlayacak oyunun konusu hakkında biraz ön araştırma yapmıştım..

Kucağımda şehir tiyatrolarının bugün izleyeceğimiz oyununu anlatan, hangi yazara ait bir oyun olduğunu, yönetmenin ,oyuna ruh verecek oyuncularının hangi sanatçılar olduğunu özetleyen kitapçık durmaktaydı.

Önce baştan sona şöyle bir inceledikten sonra,detaylı olarak birkez daha gözden geçirmek istedim.

Oyuncuların listesini tekrar okudum ve kısa bir an 2010 yılından koparak; lise yıllarıma geçiş yaptım..Oyunda oynayan sanatçılardan birinin ismini görmem sonucunda başlayan bu geçmişe yolculuğum ; perdenin açılmasıyla son bulmak zorunda kaldı
Ve “DÜŞÜŞ” isimli oyun başladı.

Artık çok emindim.Başrol oyuncularından Nimet karekterini canlandıran Defne Gürmen Üstün benim Kadiköy Kız Lisesin’den arkadaşımdı.Okul servisinde de birlikteydik,servis şöförümüz onu benden daha önce bırakırdı evine.Bazı zamanlar çıkışta bizimle gelmezdi; onun bahsettiği benim ise hayal meyal hatırladığım tiyatro çalışmaları olduğu için..

Kendimi kolay toparlayamadım; çok ama çok duygulanmıştım.Öyle özel bir duygu ki ,çocukluk zamanlarını hatırladığım arkadaşım yıllar sonra karşımdaydı ve ben arkama gururla yaslanmış gözlerim yaşlı onun sanatını seyrediyordum.

Tüm hislerimi onun güçlü oyunculuğu sayesinde bir süre dondurabiliyor,soluksuz bir şekilde oyunculuğuna konsantre olarak; Nimet karakterini tanımaya çalışıyordum.Arkadaşım Defne’nin rolü gereği yaptığı mimikleri,ciddiyeti,ses tonu,disiplini,kostümleri taşıyan asil bedeni; otoriter ,hırslı,ihtiraslı bir kadın olan Nimet’i bile sevebilmemi sağlamıştı..

Mehmet Şehabettin Paşa’nın(Toron Karacaoğlu) hırsları,her zamanki üstün oyunculuğu,İzzet Hanım’ın (Oya Palay) bunalıma düşmüş, kızıyla iletişim kuramamış bir anneyi ve oyunun sonunda eşini kaybettiği gün kızı Nimet’in onunla konuşması sonrasında yaşadığı şaşkınlığın acıyla harmanlanışını yakından izlemek Şefik’in (Erkan Sever) eşi Nimet’e duyduğu hayranlık sonucu başına gelen olayları,Sultan Hamit’in padişahlık günlerindeki (Engin Gürmen) son demleri görülmeye değerdi...

Çeşmifelek’in(Melike Altınbaran) konağa ve paşasına bağlılığını,Gazeteci’nin(Özgür Dağ)gerçekçiliğini,I.İstanbull’lu(Yavuz Şeker),II.İstanbul’lu (Murat Derya Kılıç)Rahmi(Engin Coşkun),Nazım(Samet Hafızoğlu),Cavit(Gökhan Eğilmez),Talat(Caner Çandarlı),Tahsin Efendi/Hüseyin Hilmi(Rahmi Elhan),Hilmi Efendi/Tevfik Paşa(Ali Karagöz) da bizlerin farklı bakış açılarıyla o günlerin hareketli,huzursuz İstanbul’unu yakından anlamımıza yardımcı oldu..

Sahne tasarımıyla,dekoruyla,kostümlerin ve aksesurların canlılığıyla Engin Gürmen’nin yönetimindeki ,yazar Kemal Bekir’in Düşüş adlı bu son derece güzel oyundan etkilenmemek mümkün değildi.Efektlerin zamanlaması,müzik seçimi ve ışık oyunları bizleri zaman zaman da heyecanlandırıyordu.


Oyun bitmişti.Tüm oyuncular sırayla selamlarını verirken; alkış tempomuzda hızlanmıştı,arkadaşım Defne Gürmen Üstün’ü sanki ister istemez daha büyük bir coşkuyla alkışlıyordum..O kadar torpil yapma lüksüm vardı..Ne de olsa o benim arkadaşımdı ve bugün unutulmaz bir sürpriz yaşatmıştı bana..

Aynı lisedeydik Defne ile..

Okul servisimiz de aynıydı...En son birbirimizi nasıl,ne şekilde görmüştük? Birbirimize en son ne anlatmış,hangi cümleden sonra farklı yollara gitmiştik hatırlamıyorum!


Defne sanatın oyunculuk dalında ilerlemiş,başarılar kazanmış ve bugün babası Engin Gürmen ile aynı sahneyi paylaşarak mesleğini icra etmekte...

Ben ise sanatın müzik dalını meslek olarak seçmiş ve bugün tıpkı Defne gibi sahnede babam Münip Utandı’yla farklı bir sanatı icra ediyorum...

Tüm oyuncuları içtenlikle kutlayıp onlara teşekkürlerimi sunarken;Defneci’ğim seni de canı gönülden kutluyorum...

MERVE UTANDI

05.12.2010-GÖZTEPE/İSTANBUL

3 Aralık 2010 Cuma

iki dev yazar...


Ortaokul yıllarında Türkçe derslerinin olduğu günler benim için ayrı bir önem taşımaktaydı.Bir gece öncesinden her türlü hazırlığımı yapar; öğretmenimin verdiği ödevleri en ufak ayrıntısına kadar tamamlar hatta defterimin kenarlarına süslemeler bile yapacak zamanım kalırdı.
Neden bu kadar özenirdim?
Neden bu dersi çok severdim?


Yıllar geçtikçe daha iyi anlıyorum.O zamanlar oyun çağından süzülüp gerçek hayata giriş yapma telaşında gelgitler yaşayan ben;Türkçe öğretmenimi de çok severdim.Bazı zamanlar teneffüse çıkmadan,zil sesini bile duymadan öğretmenimizin bizlere ödev olarak verdiği araştırmaları düşünür; kompozisyon yazmamız için seçtiği özel cümleleri, deyimleri, atasözlerini evde hazırlamak için bir deftere kaydeder, anlattığı hikayeleri göz tiyatromda canlandırır, ders işleyişindeki akıcı anlatımlarıyla da huzur bulurdum.

En çok hoşuma giden ödevlerden biri de o dönemin önemli gazetelerinde yazı yazan ; köşe yazarlarının yazılarını takip ederek bizden bir arşiv oluşturmamız istenirdi.Bir hafta boyunca seçtiğim yazarların yazılarını özenle keser bir dosyada saklardım.


Onların anlatımlarıyla bambaşka sayfalar açılırdı önüme,ufkum olabildiğince genişler;kelime hazneme hergün yeni bir kelime katılırdı.Sonra o hafta biriktirdiğim makalelerden birini seçerdi öğretmenim...

Ardından ben de o seçilen makaleyi kendi cümlelerimle defterime kompozisyon şeklinde yazardım..Kimdi heyecanla,sabırsızlıkla makalelerini yorumladığım bu yazarlar? Kimdi beni kelimelerin sihirli dünyasında gezintiye çıkaran bu iki dev ,önemli yazar....

O kadar üzülüyorum ki o ödevlerin kopyası elimde değil!


O kadar üzülüyorum ki o yıllarda takip ettiğim o iki yazarın biriktirdiğim makaleleri elimde değil!


Ama biranda içim tanımlayamayacağım bir huzurla doluyor.


Yıllar sonra ben,bir dost meclisinde iki dev gazeteci yazar ile biraradayız.


Şanslıyım...

Bir yanımda Mehmet Barlas!


Bir yanımda Rauf Tamer!