14 Şubat 2011 Pazartesi

SEVGİLİ


Özel günlerin abartılmasından ciddi anlamda sıkıntı duymaya başladım.Eskiden bu kadar abartılmaz mıydı kutlamalar yoksa ben mi farkında değildim diye çok düşündüm bugün.

Sokaklarda yürümenin imkanı yok. Keskin soğuğa rağmen herkes bugünü kutlama telaşında...

İnsanlar ellerindeki kalp şeklindeki kırmızı balonları tutmaya çalışırken; bir yandan yine kalp şeklindeki minik şekerleri yemekle meşguller... Arkalarından gelen yayanın “acelesi var mıdır? Yolu ben rahat davranışlarımla işgal ediyor muyumdur?”kaygısı taşımadan yüzlerinde sahte bir gülümsemeyle dolanan bir sürü çift akın akın sallanarak yürümekte...

Ağaçlar kırmızı ışıklarla,kurdelelerle süslenmiş.Her bir yeşil dal bazı kişilerin düşüncesizliğiyle olmadık kıvrımlarından kopuvermiş.Şimdi yazımı okuyanlar burada bana “Merve bir anda çevrecimi oldun?” diyebilirler...Etraf çöp yığınlarıyla dolu..Görmezden gelmek imkansız..Anonslar mı yapılmıyor,danslar mı edilmiyor,kalp kostümlü adamlar broşürler mi dağıtmıyor...Boy boy afişlerde mücevher reklamları,her nesnenin üzerinde kalp görmek kaçınılmaz...

Ben adımlarım hızlı bir şekilde yürüyorum her zamanki gibi sessizce...Sağa sola bakıyorum,çocuklarda bu sevgi günü oyunun içindeler...Micky Mouse Minisini kucaklamış,Donald Duck köşede kırmızı bir balon elinde beklerken; Daisy onu öpüyor...Kalemler “love” sözcükleriyle göz alıyor...Defterler yine kalpli ve kırmızı...

Çiçekçi kadın şaşırtıcı bir rakamda yaptığı satış miktarının sevinciyle sattığı çiçekleri jelatınlemekten yorulmuş; sabahtan beri ağzında çiğnediği sakızı çıkarmaya fırsat bulamıyor.

Arabalardan yüksekselen aşk şarkıları;sıkışmış trafikte korna sesleriyle farklı bir kıvamda çınlıyor kulaklarımızda...

Düşünüyorum da sevginin, birbirini seven kişilerin, aşıkların böyle baskı altında olmaları mı gerekli?

Hani bazıları şöyle der ya: “Bu sevgi sadece sevgiliye duyulan sevgi olmayabilir illaki...Bitkime duyduğum sevgi,aileme duyduğum sevgi,evcil hayvanıma duyduğum sevgi..”

Bitkini her zaman sevebilirsin bence sadece kuru kuru sevme çevreyi koruman yeterli!

Evcil hayvanını da sev onu sokak hayvanlarından soyutlamadan ,dikkatli!

Ailene duyduğun sevgiyi önce bir tart sonra düşün bence en büyük sevgi kimseyi kırmadan bir günü geçirebildin mi?

Aşıksan güzel hayaller süslesin yüreğini!

Şımarıklığınla bayağılaştırma sevgiyi!


Bir sevgilin varsa sadece sımsıkı tut onun elini!

Süslü püslü hediyelerin rüzgarında savrulup,yorma lütfen evreni....

Sevgi özelleştirilmeye ihtiyacı olan bir duygumu ki?

Sevgi bu kadar aciz mi?

Biz sevgiyi,sevgiliyi neden hapsediyoruz yirmi dört saate ayrılmış bir dilimin içine?

Neden özgür bırakmıyoruz sevgiyi,sevgilileri?

İlla ki bir günü mü olmalı sevginin..Diğer günler siyah rengin sahibi de sadece sevgililer günü olarak kutlanan “14 Şubat” mı kırmızı rengin hakimi!!

Herkesin dilinde sevgi,sevgili...

Evde sevgi..Cafelerde sevgi...Televizyonda sevgi...Sokakta sevgi...Gazetelerde sevgi...

Sevginin bu denli yoğun yaşandığı bir ülkede,sevgimizi korkusuzca diğer günlerde de keşke dile getirebilsek o zaman oluruz tüm gözlerde “SEVGİLİ”..

MERVE UTANDI-GÖZTEPE
14 ŞUBAT 2011
UTANDI BEBEK..

Başarıyla geçen bir konserin ardından konser giysilerinin bulunduğu uzun siyah torba ve notaların bulunduğu ağır poşetle birlikte Karaköy vapurunun giriş katındaki kiremit rengi ikili koltuğa sığmaya çalışırken,havanın yavaş yavaş karardığını farkettim.

Mavimsi gökyüzü,sedefimsi parlaklığını kaybetmiş olmanın huzursuzluğuyla yerini istemeden kurşuni gökyüzüne bırakırken; kademe kademe canlılığını yitirip; aşağıda tüm bu çekişmelerden haberi olmayan sakin manzara bir saat öncesinden daha farklı bir şekle büründüğünün farkında değildi.

Ancak bir tuvalde karşımıza çıkabilecek ; ressamının tüm ayrıntıları tek tek işlediği,canlandırmaya çalıştığı ve gerçeğiyle ayırt etmemizde zorlanacağımız cansız bir sanat eserinde bile “şahane” diyebildiğimiz bir manzara resminin gerçeğiydi aslında gördüklerimiz.Biz hissedemiyorduk ama bu canlı manzara her dakika hatta saniye farklı bir şekle bürünüyordu....İstanbul hep başka dekorlarla gözlerimizde sergileniyordu...

Dekorun inanılmaz değişimini bizler görebiliyorduk sadece...İlk önce gören ise alaycı kahkahalarını biran olsun durduramayan martılardı...Tüm bu düşüncelerden sıyrılmış;vapurun içindeki yolcuları tek tek gözlemlerken karşı koltukta oturan bir hanım ile gözgöze geldim.Tatlı bir gülümsemeyle yavaşça doğruldu, bir iki adım attı, bana doğru geldi ve hafifçe eğilerek kulağıma şöyle dedi:

-“Utandı, değil mi?” diye sordu...

Ben de,şaşkın bir şekilde:

-“Evet”diyebildim sadece...

Bu kibar hanımın bir dinleyicimiz olduğunu düşünmüştüm ilk olarak, belki az önce babam Münip Utandı ile Kubbealtı Akademisin’de birlikte verdiğimiz Yahya Kemal Beyatlı’yı Anma konserimizde bulunmuştu ve ne tesadüftür ki Anadolu yakasına birlikte geçiyorduk.

“Acaba hangi şarkıyı beğenmişti?”

“Konser hakkındaki düşünceleri neydi?”derken; bu karşılaşma beni bambaşka bir yere götürdü...

Yerine oturmuştu...Gözlerimin içine bakarak dedi ki:
“Ben senin bebek hemşirenim,seni çok severdik,tüm hemşireler Utandı Bebek diye severdik..Ben özellikle hastanede kaldığın süre boyunca seni odadan alır severdim,hatta diğer hemşire arkadaşlar :
- “Yine Utandı Bebeği sevmeye mi gidiyorsun?” derlerdi.O kadar severdim seni..

Bu güzel sözler ve övgüler karşısında ne diyeceğimi bilemeden,çok farklı hislerle kalakaldım.Sadece dudaklarımdan teşekkür sözcükleri dökülüveriyordu ama o an ifade edemeyecğim kadar duygusallaşıp;mutlu olmuştum..

Evet ; ben ve annem on gün gibi uzun bir süre hastanede kalmışız.Meğer benim gözlerim o zamandan beri hiç değişmemiş...Bebekken güzelmişim...

Aslında bebeklerin hepsi masum ve aynı sevimliliktedir benim gözümde ama Gülruh hemşirem demek ki beni çok sevmiş..Aramızda değişik bir bağ oluşmuş..Benim doğumumdan çok kısa bir süre sonra o da ilk kızına hamile kalmış;hatta o bebek de bir sene sonra benim doğduğum ay olan Mart ayında dünyaya gelmiş...

Otuz sene sonra bir akşamüstü ,Karaköy vapurun’da ilginç bir karşılaşma yaşadık...

Gülruh Hemşire de; bence onun sıcacık sevgi dolu kucağında dünya ile tanışmaya çalışan küçük yüreklerde çok şanslı...

Çocukları ve mesleğini çok seven; gözlerinin içi parıl parıl sevgi ışığıyla dolu,sevecen,bu sıcacık kalbin sahibiyle yirmi dakikalık kısa bir vapur yolculuğu benim için çok değişik bir sürprizdi..

İnsan gerçekten karşıklıksız sevgiyi onun gözlerinden yakalayabiliyor...Bu sevgi karşılıksız kalmayacak...

İyi ki bu tesadüfi buluşma gerçekleşti...

Utandı Bebek olarak ; Gülruh Hemşirem’e çok teşekkür ediyorum....

Bu kutsal mesleğinde daha nice güzel bebekler onun kucağında hayata merhaba desin...

Sevgilerimle;
Utandı BEBEK

Merve UTANDI-Göztepe-İstanbul-6 Şubat 2011



4 Şubat 2011 Cuma

Yahya kemal Beyatlı Konseri


Yahyâ Kemal Beyatlı'yı Anma Konseri


Solistler: Münip Utandı ve Merve Utandı


Konu: Yahyâ Kemal Beyatlı


Tarih: 5 Şubat 2011 Cumartesi


Saat 16:00


Yer: Köprülü Mehmet Paşa Medresesi / Çemberlitaş -Kubbealtı


Tüm dostlarımız ve musikiseverler konserimize davetlidir.