28 Mart 2014 Cuma

"EVETTTTTTTT!!!"




Apartmanın girişinde bizi yıllarca sulu sulu erikleriyle besleyen kısa erik ağacı; renkli çiçeklerle donatmıştı güçsüz cılız dallarını.. Minik bahar dalları çiçek çiçek açılan patlamış mısır tanelerini andırıyordu. 

Buğulu pembemsi ,bembeyaz..

Günler o kadar çabuk geçiyordu ki zamanı yakalamak arzusuyla geceyi sabaha uğurluyorduk  adeta.Odamda hareket edecek bir alan kalmamıştı.Neredeyse tek boş alan yatağımdı.Tüm köşeler kutularla,geniş ,büyük poşetlerle doluydu.

Telaş,heyecan,duygusallık,mutluluk,hüzün,veda,kavuşma hepsi bir arada tüm bedenimi çimdikliyordu. Hazırlıklar tamamlandıkça; dosya kağıdına yaptığım uzun listedeki maddelerin  üstleri  bir bir siliniyordu.

Şeker maşası,sarımsak sıkacağı,tahta spatula,huni,süzgeç aklınıza gelebilecek en ufak nesne bile bu listede kendini gösteriyordu. Mutlaka bir eksik  de kalıyordu tamamlanması gereken.

Ütümüz;  mutfak bezi,çarşaf,yastık kılıfı ütülemekten isyan eder haldeydi.
Ne içindi herkesin seferber olduğu, yardımlaştığı,eşyaların bile strese büründüğü  bu koşturmaca?

"Evleniyordum!"

Evet,annemle,babamla uzun uzun seneler bir arada yaşadığım mekanı bırakıp; bazı özel eşyalarımı  da yanıma alarak,hayatımı çok sevdiğim bir insanla birleştireceğim bambaşka bir mekanda yaşayacak olmanın  hazırlığındaydım. Bu evdeki alışkanlıklarımdan sıyrılmak üzereydim. 

Kimi zaman kopamadığım  yanıma almak istediğim bir eşya, bir giysi bu dev torbalara ağır kutulara koyulmaktaydı.

Duygusaldım..

Heyecanlıydım..

Ev telaşlıydı, odalar dağınıktı..

Odam naylon,kutu odaya dönmüştü.

Karmakarışık duygularla tanışıyordum.

Artık güneşi görmek için sarı perdeyi değil de bebek mavisi perdeyi aralıycaktım. Erik ağacına değil de defne ağacına bakacaktım. En tuhaf geleni de peluş oyuncağa değil de eşime sarılacaktım uyurken.Sofrayı kurmak için çekmeceden üç çatalı gayri ihtiyari alıp, birini  tekrar  yerine koyup iki çatalla tamamlayacaktım masa düzenini.

Çalışma masam, giysilerim, ayakkabılarım, oyuncaklarım benimle birlikte başka bir muhite, başka bir apartmanın dairesine benimle birlikte yerleşeceklerdi. Belki de onlarda heyecanlıydı.

“Evleniyordum!”

Düğün hazırlıkları, eşimle yaşacağımız evin düzeni bitmişti. Apartmanın girişinde yaşamlarını sürdüren karıncaları da bir süreliğine tatile yollamıştım gelinliğime zarar vermemeleri için. Eşim turuncu vosvosumuzu güzel süsletmişti.

O güzel günde giyeceğim prenses modeli çok kabarık etekli, hayal tüllü, duvaklı kar beyazı gelinliğim askıda giyilmek üzere beni bekliyordu tıpkı o çok sevdiğim erik ağacının bahar dalları gibi bembeyaz saf. Sanki duygusallık gözyaşlarım da bahar yağmuruydu damla damla..

Geleneklerden , adetlerden kopamıyordu insan. Bazen sizin için saçma olan şeyleri de istemeden yapabiliyordunuz  o ruh haliyle. Gelin çiçeği kısa saplı, taze güllerle bezeli bir demet olacaktı. Akşam saç spreyiyle sabitlenip kurutulmaya alınacaktı ki uzun yıllar saklanabilsin. Gecenin sonunda bekar kızlara atacağım gelin demeti de farklı olamalıydı. Ben arkamı dönecek, çiçek buketini  dikkatle kapmak için bekleyen bekar kızlara  fırlatacaktım. Çiçeği yakalayan kız en kısa zamanda benim gibi evlenecekti. Gelin teli çiçek demetinden sarkacak, bekar kızlara bu tellerden verilecekti. Nişan kurdelesinden tek farkı bu sefer kurdele gibi teli yutmayacaktı gelin adayı bekar kızlar. Ayakkabıların altına bekar kızların adı yazılacak, gelin damat ile evden çıkarken başlarınndan okunmuş prinçle paranın sarılı olduğu tül kesecikler aile fertlerinin ellerinden başımıza fırlatılacaktı…Hem komikti, hem de yapılması gereken hazırlık listesi maddelerinin sonundaydı tüm bunlar. Ben evden ayrılırken bir gönüllü aile ferdi  kırmızı kalemle maddeleri karalayabilirdi.

“Evleniyordum!”

Baba evindeki son gecemdi. Bebekliğim, çocukluğum, ergenliğim son bulacaktı sabaha. Anneme, babama ne kadar sarılsam da, öpsem de onlara  doyamıyordum. Yatagımdaki son uykum, banyodaki son duşum, sofradaki son yemeğim gibi geliyordu. Saklayamıyordum ağladığımı ,onlar da ağlıyorlardı. Bunun yanı sıra büyük bir mutluluk hakimdi içimizde. Eşim de duygusaldı.

“Biz evleniyorduk!”

Önce parayla prinçli kesecikler fırlatıldı başımıza..Gökyüzüne kaldırdım gözlerimi..Erik ağacı rüzgarla dallarını sallıyordu güle güle dermişçesine. Beyaz gelinliğimin eteğini tutuyordum tek elimle, diğer elim eşimin elini sıkıyordu güvenle, aşkla, sevgiyle.. Girişteki mermer basamakta oturan tombul kedicik de mahsundu gidiyorum diye.. “Geleceğim yine,merak etme,bir balık borcum var sana tombiş kedicik ” diye mertçe söz verdim.

Gülümsüyordum.. Heyecanla benim kadar süslü turuncu vosvosun arkasına sığmaya çalıştım. Gövdem iki koltuğu kaplamıştı bile. Eşim korna çaldı ve hızla gaza bastı. Yolumuzu kesenlere beyaz ,içinde para olan zarflar dağıtıldı.
Fotoğraflar çekildi, konuklar karşılandı, nikahımız kıyıldı, nikah şekerlerimiz dağıtıldı, danslar edildi.

Eşim ve ben birbirimize söz verdik :

"İyi günde,kötü günde,hastalıkta sağlıkta,saygı sevgi çerçevesinde bir arada olamaya,haykırıcasına kocaman "EVETTTTTTTT!!!"dedik.


Düğün bitti, evimize uğurlandık, ailelerimiz bizi yalnız bırakmadı hayatımıza devam edeceğimiz evin kapısının önünde tek tek dizildiler. Sarıldık..

Son iki kişiyle kucaklaşmaya  gelmişti sıra ilk olarak annemi öptüm , kokladım. Babama sarıldım, öptüm onu. Canı gönülden teşekkür ettim her şey için. Üzerimdeki tüm emekleri için. Eşimin sevgi dolu yüreğiyle yüreğimi birleştirmek üzere küçük kız kimliğimle vedalaşarak; merdivenlerden hızlıca ilerledim.

“Biz evlendik!”

                                                                                                   MERVE UTANDI KALKAN

                                                                                                        28.03.2014-Erenköy