2 Temmuz 2010 Cuma

Su..




Su, herzaman temizliği,saflığı,şeffaflığı simgelemiştir.
Onun huzur veren duruluğuna, kimi zaman derin maviliğine çeşitli anlamlar yüklenmiştir.Renklere bile ad olmuştur...Su yeşili,su mavisi,deniz laciverti,göl yeşili...
Suyun olmadığı bir anı düşlemek imkansızdır.

Müziğimizde; güfteler su temasıyla çağlar.Doğa nasıl suya muhtaçsa, ruhumuzu besleyen musikimizde suyla hayat bulmuştur.Bestecilerimiz eserlerinde sudan ilham almışlardır.Şairlerin şiirlerinden su damlacıkları birer birer notalara akmıştır.Nice eserler vardır suya hasret güfteleri görmek mümkündür.Şair kimi zaman da su temasıyla güfteyi özgürce süslemiştir.Ebru sanatında; renkler suya yansır,can bulur.Resim sanatında ressamın kurtarıcısıdır,paletindeki tonlarca mavinin tuvaldeki dansıdır belkide....

Sevgililerin dilinden dökülen sözlerse ab-ı hayattır.
Aşık,ruhunu okşayan bir ırmağın kıyısında aşkını nazik sözlere yansıtır..Su kalpleri yumuşatandır.

Su ,neşedir!Bir ormanda şırıltılarla bülbülere eşlik eder..Suyun berraklığıyla gönlümüz neşelenir..

Tarımcının kuru toprağını yeşertendir.Bilim adamının mucitliğinde emeği geçendir.

Dere kenarında çamaşır yıkayan hanımların yardımcısıdır.Güneş altında çalışanın kurtarıcısıdır.Bir hastanın ilacının katığıdır,hasta onu içtiği anda hayatta kalır...

Su , şifadır.Su sesiyle aklın tedavisi de mümkündür.Yeşilliği beslediği gibi yaşam kalitemizi yükseltmemizde de en büyük etkendir. Zihni coşkun bir nehir gibi çağlatır,sıkıntılardan arındırır.Sağlıktır su.



Su,vapurda oturmuş sakince hayaller kurma çabasında olan sizi,biranda şakacı rüzgarla arkadaşlık kurarak ıslattığı anda teninizde hissetiğiniz mutlu bir ürpermede yakalar....

Su, bazen de gözlerinizi kapatıp kumsalda güneşlenen sizi ıslatan muzip
dalgacıklardadır....Kışın soğuktan donmakta olan bizim içtiğimiz sımsıcak bir tas çorbanın yüzde yetmişidir.Demlemekten usanmadığımız çayın içinde,köpüklü az şekerli bir kahvenin karışınındadır....

Ağzınızın kuruduğunu farkettiğinizde,deli gibi susuzluk çektiğinizde; yol kenarında çeşme olarak hizmetinizdedir.Cam bir bardağa anlam katandır.Temizlik yapanın elidir,ayağıdır,kovayı tamamıyla doldurabildiğimizde elimizdeki temizlik bezini mutlu edendir,sular akmadığında kocaman bir boşluk kaplar bizi..Ne sabun,ne şampuan,nehavlu, işimize yardımcıdır..Su olmadan temizlenmeniz mümkün değildir.Yaşam durur..

Su, bir vahada seraptır.Su, uzun bir bekleyiştir.

Su,mahçup bir sevgidir..Su, garip bir heyecanın destekçisidir...Duygusalığın gözyaşıyla akmasıdır...Su, sabırdır..Su,umuttur.

Su;özel bir yemekte kavuşmayı kutlayanların çilingir sofrasında; ehl-i keyifteki rakı kadehine küp küp buz olarak düşendir..




02.07.2010

MERVE UTANDI-GÖZTEPE


Ne Zaman Başlar Bilinmez



Küçüklüğümü hatırlıyorum.... Evcilik oynadığım bitmek bilmeyen uzun zamanları!

Bebeklerim,plastik,rengarenk, minicik mutfak malzemelerim,hiçbir zaman buruşuk mendillerimi ütülemeyi başaramadığım mavi saplı metal sahte ütüm,yerdeki kareli pembe pofuduk minderlerim ve küçük hasır sandalyem....Bir tarafta resim yapmam için beni bekleyen canlı renklerle dolu bir düzine boya kalemlerim,her sayfasına sadece bir karakter çizip yırtmadan, sakladığım diğer bir sayfaya geçtiğim ,yarısı bomboş beyazlıkla sırıtan ,şımarıkça kullandığım resim defterim...

Tüm malzemelerimi bir anda,hızla yağcıbedir halının üzerine büyük sepetten boşaltıverirdim...Usanmadan hergün aynı oyunu oynamanın keyfine varırken,dilimde o yılların şarkıları olurdu hep.En çok severek sürekli söylediğim eserlerden biri de rahmetli Prof.Dr.Selahattin İçli Hocam’ın “Zeytin Gözlüm” bestesiydi.Güftesi Hüceste Aksavrın’a ait bu eseri söylerken çocuk Merve’nin dünyasından gözlerime bir çizgi film gibi yansırdı.Evimizde sürekli radyo dinleyen benin kulağında; o dönem popülerliğinin doruğundaki besteci Selahattin Hocam’ın eserleri bambaşkaydı.

Annem ve babamın katıldığı musiki toplantılarına dört-beş yaşında giden ben,icra edilen öz,duru musikimizi dinlemekten de son derece keyif alırdım.Enstürmanlarını zevkle çalan özel isimleri yakından gözlemleme ve dinleme şansım oldu. Belki katılması herkese nasip olmayan musiki toplantılarında hem dinleyen,hem de icra eden olarak bulundum.Bu meclislerde önemli sanatçıları ;çoğu şimdi hayatta değiller,rahmetli Safiye Ayla,Semahat Özdenses,Cahit Gözkan,Recep Birgit yakından izleme şerefine nail oldum..Benim için ilerki müzik yaşamımda da isminden bahsedeceğim bir muhim isim vardı ki, o isim de hocam Prof.Dr.Selahattin İçli’ydi.

O dönemler küçük ben; bilemezdim ki yıllar sonra konservatuar okuyacağımı ve konservatuarda bu dev isimden ders alacağımı...Ne şanslıydım ki öyle usta bir hocanın öğrencisi oldum.Konservatuardaki küçük odasında öğrencilerini tatlı,farklı sohbetiyle büyülerdi.Son derece zarif bir beyefendiydi.Yumuşacık kalbi okşayan ses tonuyla,pozitifliğiyle,tüm öğrencilerini ve beni cesaretlendirirdi.Bir ödeve gözattığında , yaptığım bir besteyi incelediğinde,sizi iltifatlarıyla beslerdi adeta.Koridorda kendisiyle karşılaştığımda “ne zaman günaydın hocam” desem, beni siyah kaşlarımdan dolayı Azeri kızlarına benzettiğini söyler,gülümserdi..Espriliydi...Konuklarını mutlaka kapıya kadar geçirirdi.
Odasından çıktığınızda içiniz huzur dolar,o huzurla belkide bambaşka bestelere imza atmak için yolculuk yapardınız.

Onun bestelerini, onun karşısında icra ettiğimde; sakin bakışlarıyla beni desteklerdi.Heyecanlanırdım,meyandan nakarata dönüşte,gözlerinin ışığıyla buluşup;sonra bir tüy gibi hafiflediğimi hissederdim..
Konserlerimde ; Selahattin İçli bestelerini mutlaka icra ederim. Bazı saz üstatlarını bile zorlayan,kimi zaman bir bilmeceyi andıran ,zor özel nota kalıplarına,süslemelere rağmen hocamın eserlerini seslendirmenin hazzı bambaşka benim için. Selahattin İçli bestelerini duygusal büyülü kalemiyle süsleyen,güfteleriyle besteleri bambaşka bir boyuta taşıyan bir isim daha vardır.O isim de yakından tanıdığım,çok sevdiğim,şair Cansın Erol’dur.

Şimdi bloğuma, Nisan ayında konuk solist katıldığım bir radyo programında zevkle icra ettiğim güftesi çok sevdiğimbüyüğüm Cansın Erol’a,bestesi yine canım hocam Selahattin İçli’ye ait “NE ZAMAN BAŞLAR BİLİNMEZ” adlı eserini ekliyorum...

Göztepe-İstanbul

MERVE UTANDI –01/07/2010

Solist : Merve Utandı
Eser : Ne zaman başlar bilinmez hangi saat hangi mekân
Güftekâr : Cansın Erol
Makam : Bûselik
Bestekâr : Selâhattin İçli