29 Temmuz 2009 Çarşamba

26 Temmuz 2009 Pazar

Günebakan..



Günebakan

Evvel zaman içinde dostlar ağaçlara ev kurardık
Tatlı bir düş içinde bir yere bir göğe bakardık
Gönlümüz kuş gibiydi dostlar dünyaya kanat açardık
Tutsak değildik zamana başına buyruk yaşardık

Çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman
Ay büyülüydü yakamoz deniz
Ardından koştuğumuz sonbaharlar
Çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman
Artık dönemesek de geriye
Ardından koştuğumuz son zamandır

O zaman bu zamandır dostlar ne ister neyi özleriz
Denizini arıyan akarsulara benzeriz
Pencereler bırak açık kalsın geceleri yağmurlar yağsın
Günebakan düşlerimiz yağmur sesiyle çoğalsın

Çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman
Ay büyülüydü yakamoz deniz
Ardından koştuğumuz sonbaharlar
Çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman
Artık dönemesek de geriye
Ardından koştuğumuz son zamandır

Söz: Meral Özbek
Müzik: Derya Köroğlu

YENİ TÜRKÜ

19 Temmuz 2009 Pazar

Bahar Konseri



Bahar konserinden küçük bir kesit

Öğrenen Okul..


merve sanem yaz çalıştayı:)))))))


Bilgi toplumuna geçiş sürecinin meydana getirdiği yoğun değişmelerin insanı olduğu kadar, insanın işe ve çalışma hayatına bakış açısını da değiştireceği, hatta bu değişimin günümüzde başladığı söylenebilir. Bilgi toplumunda yaşayarak öğrenme, öğrenmeyi öğrenme, kendi kendini eğitme sorumluluğu ve hayat boyu öğrenme gibi kavramlar ön plâna çıkmış; hatta öğrenme kavramı artık şahsî sınırları aşacak şekilde ele alınmıştır.

Bilgi toplumunda yetiştirilmesi hedeflenen insan modeli; nasıl öğreneceğini bilen, kendisini değişime uyarlayabilen, hiçbir bilginin güvenli olmadığını, yalnızca bilgiyi araştırma sürecinin güvence sağlayacağını farkeden insandır.

Bilgi toplumu âdetâ değişimle bütünleşmiş ve değişim, örgütlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için kaçınılmaz olarak algılanmıştır. Bilgi toplumunun bu özellikleri değişim kavramına paralel olarak başka kavramları da beraberinde getirmiştir. Bireylerin öğrenmeyi öğrenmeleri ve alışkanlık haline getirmeleri anlamında "kendini geliştirme", grup boyutunda "grup geliştirme" ve örgüt çapında "örgüt geliştirme" ve toplumsal anlamda "toplum geliştirme." Gelişme, öğrenmeye dayalı olduğundan bu kavramlar "örgütsel öğrenme" kavramının ortaya çıkmasına kaynaklık etmişlerdir.

Diğer bir anlatımla kendisini geliştiren kişi, öğrenen birey ve bilgi insanını, bu bireylerin çalıştıkları örgütler, öğrenen örgüt, sonrasında öğrenen toplum ve nihayet bilgi toplumu oluşturulacaktır. Bilgi toplumunda her geçen gün gerçekleşen bilgi artışına uyum sağlamak için bireylerin öğrenmeyi öğrenmeleri gerektiği gibi örgütlerin de "öğrenen örgütler" olmaları zorunludur.

Senge örgütlerin yalnızca öğrenen bireyler aracılığıyla öğrendiklerini, bireysel öğrenmenin örgütün öğrenmesini garanti etmeyeceğini, ancak bireysel öğrenme olmadan da örgütsel öğrenme olmayacağını açıklar. Belli bir düzeyden sonra bireysel öğrenme, örgütsel öğrenme için pek önemli değildir. Bireylerin yoğun öğrenme faaliyetleri sonucunda örgütsel öğrenme ortaya çıkmayabilir. Bunun aksine takımların öğrenmesi durumunda bütün örgüt öğrenme için bir küçük evren haline gelir. Kazanı> deneyimler eyleme dönüştürülür. Geliştirilen beceriler başka bireylere ve başka takımlara aktarılabilir, takımın başarıları örgütün bütünü için birlikte öğrenme standardını belirleyebilir.

Öğrenen örgütten sözetmenin problemi, çağdaş kullanımda öğrenmenin temel anlamını yitirmiş olmasıdır. Kendilerine "öğrenmeden" ya da "öğrenen örgütler"den bahsettiğinizde çoğu insan donakalır, bunda da öğrenmenin günlük kullanımında bilgi edinmeyle eş anlamlı hale gelmesinin rolü vardır. Gerçekte bilgi edinme, öğrenmeyle ancak uzaktan ilgilidir. Gerçek öğrenme, bireye insan olmanın anlamını tâ yüreğinden kavramasında rehberlik eder. Öğrenmeyle yeniden canlanır, şimdiye kadar yapamadıklarımızı yapar hale geliriz. Öğrenmeyle dünyayı ve onunla ilişkimizi yeniden kavrar, hayatın üretme sürecinin bir parçası olma kapasitemizi genişletiriz. Bu tür öğrenmeye karşı içimizde derin bir açlık vardır.
Kapasitesini durmadan genişleten örgüt için sadece ayakta kalma yeterli değildir, adapte olmayı öğrenmenin yanına üretici öğrenmeyi geliştirme kapasitemizi artıran öğrenme gelmelidir.

İngiltere’de Tony Blair, 1994 yılında "öğrenen bir topluma kapıları açmak" şeklindeki sloganla eğitilmiş bir demokrasi vizyonu kullanmış ve rekabete dayalı bir eğitim anlayışının izlerini göstermiştir. Bu bir anlamda bireysel öğrenmede hedefi yakalamak olduğu gibi, aynı zamanda öğrenmenin örgütlenmesini gerektirmektedir. Bu noktada öğrenmeye dayalı bireysel gelişmeyle toplumsal gelişmenin ve örgütsel gelişmenin birbirlerini etkilediği görülmektedir.

Bir eğitim öğretim kurumu olarak okulun fonksiyonlarında geçmişten günümüze gelinceye kadar önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Okulun bu hızlı gelişmelere ayak uydurabilmesi ve bilgi toplumunun gereklerini yerine getirebilmesi "öğreten örgüt" anlayışına geçişi benimseme hızıyla orantılıdır.

Okulun öğrenen okul olma zorunluluğu onun sosyal düzeyde gerekli düzeltmelerin yapılmasına yardımcı olması özelliğine de dayanır. Gelişme durumundaki her ülkede olduğu gibi, değişen kültürü değerlendirip toplum için en uygun yöne sokabilecek güçte bireyler yetiştirmesi, okulun ancak öğrenen bir örgüt olmasıyla gerçekleşir.

Öğrenen okul, öğrencilerin aktif olduğu "öğretme" değil, "öğrenme" etkinliğinin ön plânda olduğu okuldur. Öğrenen okul, içinde yer aldığı ana sistemin izin verdiği oranda değişimi ve kendi içinde yeniden yapılanmayı gerçekleştirmeye çalışır. Öğrenen okulda öğretenler ve öğrenenler ayrımı yoktur. Okul müdüründen müstahdemine, öğrencisine, velisine kadar herkes öğrenendir. Öğrenmeyse birey, takım ve kurum düzeyinde olur. Okul değişimi yakalamayı bilmeyi, kendini yenilemeyi ve güncel olabilmeyi öğrenme sayesinde başarır.

Öğrenen okul, birlikte öğrenme disiplinini elde etmeyi hedefleyen okuldur. Bu disiplin ortak vizyon geliştirme ve bireysel yetenek disiplini üzerine kurulur, ancak ortak vizyon ve yetenek yeterli değildir. Senge’ye göre, örgütlerde kilit öğrenme birimi "eylem için birbirlerine ihtiyaç duyan kişiler"dir. Öğrenen okul bu ihtiyacı canlı tutarak yönetici, öğretmen ve personelde öğrenmeye doğru aksiyoner gerilim oluşturabilen okuldur.

Öğrenen okul, insan kaynaklarının sürekli gelişmesine yön veren okul olacaktır. Öğrenen okul, öğrenerek kendini yenileyen, öğrenmeyi teşvik eden, personel geliştirmeyi ön plâna çıkaran, değişmek için öğrenen, öğretmenlerin çalışma arkadaşı olarak algılandığı, okul içerisinde personeli çalışma ortamında başarılı kılacak ve üyelerce kabul edilebilir bir öğrenme iklimine zemin hazırlanan krizlerden uzak okuldur. Bütün bu gerçeklerden hareketle kısaca şunu diyebiliriz: Öğrenen örgütlerin açık ve sınırları aşan bir anlayışla öğrenme politikasına sahip olmalarından ötürü; böyle bir anlayışa dayalı bir yapılanma, bilgi toplumu olma yolunda hızlı ilerlemelerin yaşandığı son yıllarda ayakta kalabilme ve rekabetçi bir stratejiye sahip olabilmenin gereği haline gelmiştir.

Yrd. Doç. Dr. Fatih Töremen

17 Temmuz 2009 Cuma

Merve Utandı Kimdir



11 Mart 1980 yılında İstanbul’ da doğdu.Müzikle tanışması küçük yaşlarda; Prof . Dr. Nevzat Atlığ’ın yönettiği; İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun konserlerini izlemek ve dinlemekle başladı.

Lise öğrenimi sırasında İstanbul Üniversitesi’ne bağlı Belediye Konservatuarı’nın Türk Müziği Bölümü’ne iki yıl devam etti.Burada Süheyla Altmışdört, Muzzam Sepetçioğlu hocaları oldu.İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın Temel Bilimler Bölümü’nde öğrenimi sırasında Prof. Dr.Nevzat Atlığ, Prof.Dr. Selahattin İçli, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça,Şehnaz Uğurel, Doç.Fikret Kutluğ, Doç. Serdar Öztürk, Altan Günbay ve Taner Sayacıoğlu hocaları oldu.Yine öğrenimi sırasında Doç.Serdar Öztürk’ün yönettiği Çok Sesli Türk Müziği Korosu’na devam etti.İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarın’dan 2002 yılında mezun oldu.2003 yılında Haliç Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamladı.Aynı yıl ;Türk Eğitim Vakfı’nın açtığı ses yarışmasında Safiye Ayla dalında birincilik aldı.

Katıldığı etkinlilkler;1998 yılında Dünya Kadınlar Günü Kadın Bestekarlar konseri, 2002 yılında Vakıflar Haftası etkinlikleri, Ülker’in düzenlediği “Gülnihal günleri” adlı konserde Serap Mutlu Akbulut ve Münip Utandı ile birlikte solo konser,Türk Dünyası Araştırma Vakfı konserleri, Altunizade Kültür Merkezin’deki solo konserler,Avaze topluluğu konserlerinde solistlik, Tabib Odasının düzenlemiş olduğu “14 Mart Tıp Bayramı Konserinde” solo ve cd kaydı,Türk-Azarbeycan Dostluk Derneği’nin düzenlediği konser,üç yıldır 10 Nisan’da Sakıp Sabancı’yı Anma Konserlerinde İnci Çayırlı,Serap Mutlu Akbulut,Adnan Mungan,Güzün Değimez,Münip Utandı ile solo konserler,Ahenk Musiki Topluluğu ve Büyük Kulüp Türk Müziği Korosu’nda solo ve koro çalışmaları yapan Merve Utandı; TRT ve özel televizyon kanallarında programlara ve konserlere solist olarak katılmaktadır.

Merve Utandı ; İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ses sanatçılarından olan babası Münip Utandı’nın verdiği bazı solo konserlerinde de misafir solist olarak görev almaktadır.Kendi kuşağında doğru ve klasik uslupta okumasıyla dikkat çeken Merve Utandı’nın müziğin dışında naif resim çalışmaları da bulunmaktadır. Altı yıl İstek Özel Barış İlköğretim okulunda müzik öğretmenliği yapan Utandı; Okyanus Anaokulların'da müzik öğretmenliği yapmaktadır.

Çizgilerle Hocalarımız:)


Sanem Hocam ve öğrenciler...



Selda Mansur Hoca'mıza Sevgiler.....:))))))))


16 Temmuz 2009 Perşembe

Bazı Şiirlerim..

Istanbul

Beraber olmalıyız bir gün;
İstanbul'a doymalıyız..
Yanaşmalıyız Sarıyer kıyılarına,
Martı sesleri kulağımızda hatıra..
Beykoz'la dost olmalıyız;
Öğle vaktinin boşluğunda.
Güneş atık batmalı Hisar'ın sırtlarında.
Şimdi koşmalıyız el ele Bebek'in kucağına.
Dalgalar kovalamalı bizi hızlıca.
Yol almalıyız soluk soluğa birden Emirgan'a simitle,çaya..
Sonra birden yağmur yağmalı.
Ve ortaköy kapkara.
Küçük bir takanın sesini vapur bastırsa;
Damlalar bizi hayale salsa,
Neş'e gelmeli,gitmeli tasa,
Sahlep isterken göründü boza,
Aşkımız şimdi Yıldız Parkın'da.
Ihlamur'a ne kaldı?
Beşiktaş,Maçka..
Sesler geliyor duysanıza!
Adımlar işitiliyor Balık Pazarın'da,
Dolmabahçe'de yankılanıyor "Hicaz ezanı"
Bu doyumsuz İstanbul Akşamında...

2001 İstanbul
......................................................................................

Arkadaş

Kalbimi aldırmamışım ben...
Birşey söyleyeyim mi “Sende”...
Yazabildiğime göre bu satırları.
Soruyorsun ya bana : “Bir şey içmek ister misin?” diye.
Cevap veremiyorum işte!
Ekliyorsun hemen ardından : “Kendi kararların yok mu senin?” diye.
Haklısın,cevap verebilmeliyim belki de.
“Evet” ya da “hayır” diye.
Peki soruyorum bu kez ben sana :
“Düşündün mü hiç söylediklerimi bir kere bile?”
“Bir şey içmek ister misin?” diye sorduğunda bana;
Verdiğim cevap klasikten öteye gitmedi , niye?
“Sen bilirsin”yanıtından farklı olmuyo işte..
Bunun neden böyle olduğunu sor bir kendine...
Sen bana sorduğunda ;cevabımın neden “sen bilirsin!” olduğunu keşfet kendince!
Yazabildiğime göre kafiyesiz bu satırları sana...
Kalbimi aldırmamışım ...
Kalbini aldırmamışsın sen arkadaşım...
“Sen daha gençsin”dediğinde...
Hala beni düşünebildiğine göre!!!
Sen her defasında benim yerime çoğu fikrime “hayır” dediğinde;
Kendi kararlarımı saklattın içimde...
Söyledikçe kararlarımı,
İkimiz içinde oldu ,derin bir bilmece....
Düşün bir hele “Kalbini aldırmış olsaydın eğer”,
“Olmaz”demezdi dilin,soğuk olmazdı ellerin!Kaçmazdı gözlerin benim gözlerimden ışığını saklamak uğruna bir kere...
“Bir şey içer misin?” diye sorduğunda bana arkadaşım , evet ben sana :”Sen bilirsin”dedim.
Çünkü ben fikirlerimi yüreğimidekilerin cevabını bildiğini iddaa eden sana kilitledim.
Belki de yapamayacağım şeyleri söylediğime inanarak sen,
Beni ellerinle savaşa gönderdin...

20 .11.2005
...............................................................................

Deliyim

Bu gece de bir umudu yolladım karanlığa..
sorun değil alışkınım ben yalnız uçmaya..
hayal kurmak neyime?
gül geç bana deli de..

Görmese de kalbim güneşi..
Isıtmasa da sözlerin yüreğimi..
Seni özlemek neyime?
Gül ,geç bana deli de..

Fırlatılmış bir kağıdım derin denizlerde..
Binlerce harfim karışmış birbirine..
Okutmuyor dalgalar sana yazdıklarımı
Okuyorsun da gülüyorsun?
Düşünmüyorsun.
Sen sadece benim sevgimden emin bir şekilde günleri deviriyorsun..
Söyler misin?
Sen benimle dalga mı geçiyorsun?
Özgürsün hayat senin..
“Ben seni benden kaçsan da beklerim” derim.
Şunu bil ki;
Ben gerçekten deliyim.


03.03.07 saat:01.01

************************

Küs

Gel yeniden buluşalım;
Mor salkımların altında...
Neşemizi bulurken, bırakalım gözlerimizi eskisi gibi bir rüyada dolaşsın!
Rüya ikimizin rüyası,
Besteler ikimizin birbirimize ufak bir armağanı olsun.
Ellerini kopar biran olsun gitarının tellerinden...
Basma benim için sol diyeze!!!
Çıkıver majör tonlardan bu kez,
Minörlere gizle aşkımızı...
Süzülüversin sevgimiz yanaklarımızdan ellerimdeki, senin bana aldığın kırmızı
lalelere!
Hayal gibi doğ içime;
Vur yüreğime birkez daha sıcacık sesinle!
Titresin,dizlerimin bağı çözülsün;ışık saçan mavi gözlerinin esrarını görünce...
Tutuver ellerimi,
Tam kollarındayken “sarıl be sevgilim!” içtenliğinle.
Kuşlar ara versin büyük seranata...
Sen gurubun ufuktaki ihtişamında beni dinle!
Masum bir öpücük yanağımda;
Yeni bir melodi kulağında;
Vur tellere sevdiğim!
Açtığımda gözlerimi yeniden mor salkımların altında...
EYVAH! Bu bir rüya.
Majör tonlar çınlıyor kulaklarımda...
Güneş batmıyor ufukta...
Laleler solgun, kapkara!
İçim acıyor hatırladıkça...
SUSKUNLUK İKİMİZE O GÜNDEN HATIRA!!!!!!!!!!!!!


18 .06.2002-06-18 Göztepe
.........................................

El ele

Senin sabahın benim gecemse;
Gecelere salıverdim kalbimi sessizce...
Bir hayalle süsledim sevgimi
Uçurdum onu sana gizlice.
Aşkın gizemine saklanalım sevgilim,,,
Unutturalım izimizi beraberce el ele...


2009 Eylül

******************

Gülen Ağlar

Sen yağmurun sesine kulak ver,
Dinle doya sıya sevgili...
Camlara gülen yüzler çizme!
Sadece kalbini güldür sevgili;
Zamanla savaşırken o anı korkusuzca yaşa!
Sıkma kendini,yüreğini...
Paylaşmaksa “ sevgi”...
Tutkuysa bir sevgilinin kaderi...
Üzülme,üzme ,düşünme geçmişi.
Aç pencereyi!
Yağmurun sesine kulak ver!
Şimşeklerle yarış sevgili...
Camlara çizme resmini.
İstemeden öldürme hayallerini;
Diyorsun ki “Gülen ağlar!”...
Değiştir dengeleri...
İçinden gelen coşkulu ses;belki de aşar tüm engelleri!!!!!

2005 Mayıs


15 Temmuz 2009 Çarşamba

Merve’katür


Müzik odasında öğrencilerimle çalışırken;)


Bodrum Sadettin Kaynak Konseri :)))


bodrum defne lokantası,kale konseri sonrası ;)



Bodrum Konseri... Terzi atölyesi...


merve tören sınıftan bir kesit




sarı sınıf


Çok yakında yeni Merve'katürler ile buluşmak dileğiyle...

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Mutluluğun Resmi





9.Ruhuma Gecenin Matemi Doldu /
Merve Utandı

2003 Türk Eğitim Vakfı'nın düzüenlemiş olduğu Safiye Ayla Zeki Müren Ses Yarışması'nda Safiye Ayla kategorisi ses birincisi olduktan sonra çıkartılmış olan cd ...