26 Haziran 2010 Cumartesi

Suskunlar



Kadıköy’de buluşmuştuk.Sisli, karanlık bir Pazar öğlenini yaşıyorduk...

Ona en yakın yeri seçmiştik buluşmak için..Fazla vakti yoktu, onu başka mekanlara götürmeyi arzulayan ben Kadiköy’de bir cafede oturup; bir- iki saatlik sohbetle yetinmeliydim.Az bir vakti vardı ve bu kısıtlı zamanında da benimle görüşmek istemişti.

"Ben capicino,ice tea içmem, Türk kahvesi alayım" derken ben onun daha önce hiç tatmadığı bir lezzeti içmekte kararlıydım ve latte siparişini verdim görevliye..

Bordo kadife koltuklar oldukça rahattı rahat olmasına da ben minderin bir ucundan diğer ucuna farkında olmadan kaymakla meşguldum.

Acı kahvelerimizi yudumlarken başlamıştı ortak dilimiz müziğin sohbeti.Onun ışıltılı güven veren bakışlarının ışığıyla ısınmıştı yüreğim..

Sözlerimiz aydınlıktı,karanlık uykulu Kadiköy sokaklarına inat.

Kahvenin dostu sigarasına eli gitse de ben içmiyorum ,kokudan rahatsız olurum diye içmedi,tüm ısrarlarım havada asılı kaldı.
Son derece düşünceli bir kişiydi.Canlı sohbetimizde müziği dinlendirip; konumuzu kitapların dünyasına taşıdık.

Ben onun en son okuduğu kitabı öğrenirim derken,sorduğum soru beni bambaşka bir sürprize götürdü.

Sürpriz asil bir sürprizdi gerçekten de..

“Sölemem ne okuduğumu, hatta o kitabı sana alacağız” cümlelerini duydum en son...Zarif bir insandı.Yavaşça ayrıldık kahve içtiğimiz mekandan.Kısa bir yürüyüş sonrasında kitapçıların birinde soluğu aldık..

Hem utanmıştım,hem de onun bu ince düşüncesi karşısında şaşkındım.Elime paketi verdiğinde heyecanlandım.Bir an önce eve varıp okumalıydım onun zevkle okuduğu satırlardan oluşan kalın eflatun renkteki bu kitabı...

Kitabın yazarı; onun üniversiteden tanıdığı ve sevdiği bir hocaydı.O zaman nereden bilebilirdim ki bu güzel kitabın yazarının da çok sevdiğim dostum,müzik öğretmeni Sanem hocamın abisinin yakın arkadaşı olduğunu ve yıllar önce İzmir’deki evlerine misafir geldiğini.Çok sonra öğrendiğim bu tesadüf beni bir kez daha şaşırttı.Sanem Hocam ile aramızda değişik bir bağ olduğunu birkez daha anlamıştım.

Vapur İskelesi’ne vardığımızda vedalaşmanın hüznüne yenilmeden,onun dudaklarından dökülen “Yolcu yolunda gerek” sözüyle duygusallıktan sıyrılmıştık...

Kitabı okumak,romanın büyülü sayfalarında molasız yolculuklara çıkmak istiyordum.Belki bir çırpıda okuyacaktım,onun takıldığı satırları..

Bazen de bir sayfayı bir saatte bitirecektim belki de.En güzel olanı da beynimiz aynı kurgunun ziyaretçisiydi..

Kıymetli bu eflatun kitap benim için çok özel bir hediyeydi.

Kitap Adı: “SUSKUNLAR”
Yazarı:İHSAN OKTAY ANAR.
Yayın Evi: İletişim Yayınları.

Kitabı bitirmem uzun bir zaman aldı.Okuyuculara tavsiye ediyorum...

“Suskunlar” kitabı ,yazarının da dile getirdiği gibi eflatun hayaller kuran bir “suskunun” sözlerinden ibaretti.

İhsan Oktay Anar:"Roman bittiğinde aynaya bakmak,yansıyan aksinizde gerçeği görmek,gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz.Sayfalar tükenip bittiğinde,kimbilir,belki de “suskunlardan” biri olacaksınız",der.Yazar bu düşüncelerdeyken kimbilir ben neredeydim?

Roman sona erdi.Ben de aynaya baktım.Gerçeği gördüm.

Gerçek belki de onun yaşadığı şehirle ,benim bulunduğum iki şehrin birbirine uzaklığında saklıydı.

Kalbim mesafeleri çocuksu saflığıyla engel olarak görmedi hiçbir zaman.Sadece uzaklığı gördü.

Ve kitabı hediye edenin zihninden geçenleri işitti.

O da eflatun kitabı bitirdiğinde aynaya baktı.O da gerçeği gördü. Ama mantığına kulak verdi,kalbini dinlemedi.
Ve sustu.
Ben de sustum.

Şimdi ikimizde çoktan,farkında olmadan İhsan Oktay Anar’ın romanındaki “Suskunlar" olmuştuk.

MERVE UTANDI-26.06.2010/GÖZTEPE

1 yorum:

  1. Bu yazarı ve bu romanı çok sevmiş biri olarak diyorum;

    Her kitabın bizdeki izdüşümü kişiye göre değişebilen bir seyir izler. Bir yazarı da en fazla sevindiren şeylerin başında bu izdüşümlerin çeşitliliği olmalıdır bana göre.

    Sendeki izdüşümü ise, farklı bir roman oluşturacak nafiflikte ve güzellikte...

    Seni çok seviyorum canım benim:)

    YanıtlaSil