29 Nisan 2010 Perşembe

Biz Çamlıca'nın Üç Gülüyüz..



Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz
Aşk bahçesinin bülbülüyüz
Dillerde gezer söyleniriz
Gamsız yaşarız eğleniriz

Yalnız gezene söz atarız

Naz eyleyene biz çatarız
Bin bir kokulu gül satarız
Vallahi cana can katarız

Bestesi ve güftesi Yesari Asım Arsoy’a ait Nihavend makamındaki bu eseri çok küçük yaşlarda öğrenmiştim.

Benim için şaşırılacak bir durum değildi “Çamlıca’nın üç gülü” şarkısını söylemek....Son derece doğal bir durumdu. Dört yaşındaydım,bitmeyen evcilik oyunlarımdan birinde kimbilir kimin rolünü üstlenmiştim yine..

Evin önünden beni arabasıyla alacak şahıs kimdi,arabayı kullanan Şahin Tepesi dizisinin başrol oyuncusu yeşil gözlü Lens karakteri miydi,ben onun yakın arkadaşı uzun saçlı Melissa mıydım hatırlamıyorum tam olarak...

Ya da rengarenk boyalarla büyük beyaz resim kağıtlarına özgürce resim yaptığım saatlerde mi söylüyordum şarkımı? Annem ve babamın müzisyen olmalarından dolayı evimizde ,küçük odamda oyun oynarken fonda her zaman için bir Türk müziği eseri olurdu.

Onlar provaları hep benim oyun saatime denk gelirdi...İster istemez boyumdan büyük eserleri kapardı kulaklarım...Yıllar geçti. “Ben bu şarkıyı da bilirim,bu şarkıyı da söyleyebilirim”cümleleriyle bir baktım ki sanki bir çok eser doğduğumda beynimin bir köşesine bir şekilde yüklenmiş gibiydi.Oysa ki bunların hepsinin oyun saatlerinde annemlerin çalışmalarına kulak misafiri oluşumdan kaynaklandığını anladım.

Öğrencilerime mümkün olduğu kadar tüm müzik türlerini örneklemeye çalışıyorum.Cd kayıtlarıyla,video görüntüleriyle,eski kasetlerle dünya müziklerini tanıtıyorum...Klasik Türk müziğimizi,geleneksel müziğimizi onlara doğru icracılardan dinletirken yüzlerindeki o çok özel ifadeyi sözlerle tarif etmeye çalışsam çok uzun sürer,kelimeler yetmez.”Neden Klasik Türk Müziğimiz’i ele aldın bu yazında acaba?”diye soru soranlar olabilir.

Özellikle “çocuklarımızın müziksel gelişimlerinde Türk sanat musikisi sakıncalıdır” cümlesini kuran,savunan zihniyetlere sesleniyorum...Artık bu savaşa bir son verilmelidir diye de düşünüyorum....

“Sizin müziğinizde sesler karmaşıktır,öğrencilerin sesleri zarar görür.

Sizin müziğinizde tek seslilik hakimdir,çocuk müziği çok sesli duymalıdır.”

Bu tarz ifadeler beni fazlasıyla yoruyor,anlamsız bir iddaanın can çekişmesinden başka bir şey değildir diye düşünüyorum.

Bizim müziğimiz,sizin müziğiniz,onların müziği,benim müziğim diye öznelere yüklemeyin melodileri...

Sadece gözünüzü kapatın ve dinlediğiniz eğer enstrümantal müzikse notaların mücadeleci dansıyla portlerde gezinmeye çalışın.

Sözlü bir eser ise kulaklarınızda yankılanan güftenin ahengini hissedin..

Sözler size yabancıysa melodi eşliğinde hayal kurabilmeyi deneyin,hayalinizde kimler var yalnızca onu düşünün...

Hatta boş bir sayfaya tüm yaratıcılığınızı kullanarak bu hayali müziğin dev gücüyle resmedin.

Duygularınızı test edin....

Ben öğrencilerimle bu çalışmaların tümünü yaptım..Karşılığında çok güzel sonuçlar elde ettim.
Onlar minik bedenleriyle,yanlış kullandıkları ,şirin kendilerince söyledikleri kelimelerle,çocuksu dillerinin alfabeleriyle Klasik Türk Müziği eserlerini çok da güzel söylüyorlar.

Üç,dört,beş yaşta söylüyor Dede Efendi bestesini,on, on iki yaşta söyleyebiliyor,öğrenebiliyor Şevki Bey’i,Yesari Asım’ı Hacı Arif’i...

Nice melodiler var..Uzun,kısa,bazen tek bir nota...Nice güfteler var, Kimi karmaşık,uzun,Latince,Eski Türkçe,Osmanlıca...

Zorluğa yenilgi müziğin yapısına ters.Sadeliğin sihriyle yalınlaştırabiliriz tüm bilgileri..

Ne karmaşık güfte bizi yorabilir,ne de ezginin tempolu nefes aldırmayan ritmi.

Müzik her yaş grubunu besler....Yeter ki beyinlerimizin katılaşmış ağlarını temizlemeye istekli olalım.

Ben bu hafta ; ilkokul ikinci,üçüncü,dördüncü ve beşinci sınıf öğrencilerime Merve öğretmenlerinin çocukluğunda severek söylediği Cumhuriyet dönemi bestecilerinden Yesari Asım Arsoy’un zarif Türkçesiyle bestelediği “Çamlıca’nın üç gülü” adlı şarkısını öğrettim.

Oyun çağındaki zeki beyinlerin sahibi öğrencilerim ve ben bu çalışmadan çok keyif aldık,zoru başarmanın mutluluğuyla şarkımızı defalarca söyledik.Belki şarkının nakaratının bir bölümünde şairin de dediği gibi dillerde gezer söylenirsek ne mutlu bize!!!!!!

Merve Utandı /28.04.2010




23 Nisan 2010 Cuma

23 Nisan..










Öğretmenliğe başladığım ilk yirmi üç nisan töreninde stajyerdim,o günki heyecanım her öğretmenlikle ilgili sunumda içimde aynı tazeleğiyle yaşamakta..Bugünde 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramın'da öğrencilerimle sahnedeydim.

Onların gözlerindeki pırıltıyı hiçbir zaman unutmayacağım...En güzel duygulardan biri de sizlere olan sonsuz güvenleri.Minnacık kalplerinin saflığı,yüzlerindeki gülümser ifadeleriyle onlar benim için tatlı birer melekti..Ben bu sabah törende onların bu mükemmel duruşları karşısında dimdik durabilmek için,yanaklarımdan göz yaşlarımın süzülmemesi için büyük bir çaba sarfettim.Şarkıları yanlış okumamaları için onları yönetendim belki ama herbirinin de annesi gibiydim.Bir anne için belki de sadece kendi çocuğunun başarısı önemliyken; benim için oradaki seksen öğrencinin de başarısı önemliydi...
Ben seksen çocuğun da orada annesiydim!!!

Bir baba gibiydim kimi zaman,güçlüydüm,ellerimin dansıyla seksen tane öğrencinin resisi gibi otoriterdim...Tatlı serttim.Bir göz temasıyla güldüren,bir mimikle ciddiyete davet edendim...

Ben bugün 23 Nisan Çocuk Bayramında beş yıldır icra ettiğim öğretmenlik mesleğimin beşinci çocuk bayramını öğrencilerimle kutladım.Beş yıl önce izleyeceğiniz korodaki birçok öğrencim 3 yaşındaydılar.Büyük bir sevgi bağıyla bağlandık birbirimize,aramıza sonradan katılanlarda oldu,onlarıda sevgi listemize ekledik...O listenin sonu yok...İsimler sürekli çoğalıyor....Liste büyüyor...

Sevgili öğrencilerim,geleceğin gençleri,anneleri,babaları,öğretmenleri...Belki de müzik öğretmenleri...Sizleri seviyorum,sizlere güveniyorum.Hep böyle pırıl pırıl kalın.Ben sizin gelecek yıllarda öğretmeniniz olsam da olmasam da hep bugünkü gibi sevinin,övünün,güvenin çocuklar!

MÜZİK öĞRETMENİNİZ
MERVE UTANDI
23 NİSAN 2010



11 Nisan 2010 Pazar

Trt Müzik Kanalın'da Radyo Günleri Programına Konuk Olarak Katılıyorum

12 NİSAN PAZARTESİ

SAAT:15.00'DAN 16.30'A KADAR

RADYO GÜNLERİ PROGRAMININ KONUĞUYUZ.

TRT MÜZİK KANALINDA...

KONUKLAR:MERVE UTANDI-MÜNİP UTANDI

TEKRARI:AYNI GECE 03.00(13 NİSAN 2010)

5 Nisan 2010 Pazartesi

Konser....

ESER ADI:GÖNÜL DERDİ ÇEKENLERİ

SESLENDİREN:MERVE UTANDI

Ocak ayında Ahenk Musiki Topluluğu ile verdiğimiz Selahattin Pınar'ı anma konserinde solo yaptığım muhteşem şarkı...

Eserin büyüsüyle;siz dinleyenler kimi zaman hırçın notaların inatçılığıyla tiz perdelere yolculuk yaparken,bir bakıyorsunuz ki farkında olmadan narin bir şekilde hicazkar makamının karar perdesi olan rast perdesine bir tüy gibi iniş yapmışsınız...

Ben bu eseri icra ederken sadece gözlerimi kapıyorum ve Selahattin Pınar'ın zengin besteciliğinin ürünü olan,Vecdi Bingöl'ün altın niteliğindeki vurucu dizleriyle varolan bu sanatlı eseri sadece ses tellerime emanet ediyorum...

MERVE UTANDI-NİSAN 2010