19 Temmuz 2009 Pazar

Öğrenen Okul..


merve sanem yaz çalıştayı:)))))))


Bilgi toplumuna geçiş sürecinin meydana getirdiği yoğun değişmelerin insanı olduğu kadar, insanın işe ve çalışma hayatına bakış açısını da değiştireceği, hatta bu değişimin günümüzde başladığı söylenebilir. Bilgi toplumunda yaşayarak öğrenme, öğrenmeyi öğrenme, kendi kendini eğitme sorumluluğu ve hayat boyu öğrenme gibi kavramlar ön plâna çıkmış; hatta öğrenme kavramı artık şahsî sınırları aşacak şekilde ele alınmıştır.

Bilgi toplumunda yetiştirilmesi hedeflenen insan modeli; nasıl öğreneceğini bilen, kendisini değişime uyarlayabilen, hiçbir bilginin güvenli olmadığını, yalnızca bilgiyi araştırma sürecinin güvence sağlayacağını farkeden insandır.

Bilgi toplumu âdetâ değişimle bütünleşmiş ve değişim, örgütlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için kaçınılmaz olarak algılanmıştır. Bilgi toplumunun bu özellikleri değişim kavramına paralel olarak başka kavramları da beraberinde getirmiştir. Bireylerin öğrenmeyi öğrenmeleri ve alışkanlık haline getirmeleri anlamında "kendini geliştirme", grup boyutunda "grup geliştirme" ve örgüt çapında "örgüt geliştirme" ve toplumsal anlamda "toplum geliştirme." Gelişme, öğrenmeye dayalı olduğundan bu kavramlar "örgütsel öğrenme" kavramının ortaya çıkmasına kaynaklık etmişlerdir.

Diğer bir anlatımla kendisini geliştiren kişi, öğrenen birey ve bilgi insanını, bu bireylerin çalıştıkları örgütler, öğrenen örgüt, sonrasında öğrenen toplum ve nihayet bilgi toplumu oluşturulacaktır. Bilgi toplumunda her geçen gün gerçekleşen bilgi artışına uyum sağlamak için bireylerin öğrenmeyi öğrenmeleri gerektiği gibi örgütlerin de "öğrenen örgütler" olmaları zorunludur.

Senge örgütlerin yalnızca öğrenen bireyler aracılığıyla öğrendiklerini, bireysel öğrenmenin örgütün öğrenmesini garanti etmeyeceğini, ancak bireysel öğrenme olmadan da örgütsel öğrenme olmayacağını açıklar. Belli bir düzeyden sonra bireysel öğrenme, örgütsel öğrenme için pek önemli değildir. Bireylerin yoğun öğrenme faaliyetleri sonucunda örgütsel öğrenme ortaya çıkmayabilir. Bunun aksine takımların öğrenmesi durumunda bütün örgüt öğrenme için bir küçük evren haline gelir. Kazanı> deneyimler eyleme dönüştürülür. Geliştirilen beceriler başka bireylere ve başka takımlara aktarılabilir, takımın başarıları örgütün bütünü için birlikte öğrenme standardını belirleyebilir.

Öğrenen örgütten sözetmenin problemi, çağdaş kullanımda öğrenmenin temel anlamını yitirmiş olmasıdır. Kendilerine "öğrenmeden" ya da "öğrenen örgütler"den bahsettiğinizde çoğu insan donakalır, bunda da öğrenmenin günlük kullanımında bilgi edinmeyle eş anlamlı hale gelmesinin rolü vardır. Gerçekte bilgi edinme, öğrenmeyle ancak uzaktan ilgilidir. Gerçek öğrenme, bireye insan olmanın anlamını tâ yüreğinden kavramasında rehberlik eder. Öğrenmeyle yeniden canlanır, şimdiye kadar yapamadıklarımızı yapar hale geliriz. Öğrenmeyle dünyayı ve onunla ilişkimizi yeniden kavrar, hayatın üretme sürecinin bir parçası olma kapasitemizi genişletiriz. Bu tür öğrenmeye karşı içimizde derin bir açlık vardır.
Kapasitesini durmadan genişleten örgüt için sadece ayakta kalma yeterli değildir, adapte olmayı öğrenmenin yanına üretici öğrenmeyi geliştirme kapasitemizi artıran öğrenme gelmelidir.

İngiltere’de Tony Blair, 1994 yılında "öğrenen bir topluma kapıları açmak" şeklindeki sloganla eğitilmiş bir demokrasi vizyonu kullanmış ve rekabete dayalı bir eğitim anlayışının izlerini göstermiştir. Bu bir anlamda bireysel öğrenmede hedefi yakalamak olduğu gibi, aynı zamanda öğrenmenin örgütlenmesini gerektirmektedir. Bu noktada öğrenmeye dayalı bireysel gelişmeyle toplumsal gelişmenin ve örgütsel gelişmenin birbirlerini etkilediği görülmektedir.

Bir eğitim öğretim kurumu olarak okulun fonksiyonlarında geçmişten günümüze gelinceye kadar önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Okulun bu hızlı gelişmelere ayak uydurabilmesi ve bilgi toplumunun gereklerini yerine getirebilmesi "öğreten örgüt" anlayışına geçişi benimseme hızıyla orantılıdır.

Okulun öğrenen okul olma zorunluluğu onun sosyal düzeyde gerekli düzeltmelerin yapılmasına yardımcı olması özelliğine de dayanır. Gelişme durumundaki her ülkede olduğu gibi, değişen kültürü değerlendirip toplum için en uygun yöne sokabilecek güçte bireyler yetiştirmesi, okulun ancak öğrenen bir örgüt olmasıyla gerçekleşir.

Öğrenen okul, öğrencilerin aktif olduğu "öğretme" değil, "öğrenme" etkinliğinin ön plânda olduğu okuldur. Öğrenen okul, içinde yer aldığı ana sistemin izin verdiği oranda değişimi ve kendi içinde yeniden yapılanmayı gerçekleştirmeye çalışır. Öğrenen okulda öğretenler ve öğrenenler ayrımı yoktur. Okul müdüründen müstahdemine, öğrencisine, velisine kadar herkes öğrenendir. Öğrenmeyse birey, takım ve kurum düzeyinde olur. Okul değişimi yakalamayı bilmeyi, kendini yenilemeyi ve güncel olabilmeyi öğrenme sayesinde başarır.

Öğrenen okul, birlikte öğrenme disiplinini elde etmeyi hedefleyen okuldur. Bu disiplin ortak vizyon geliştirme ve bireysel yetenek disiplini üzerine kurulur, ancak ortak vizyon ve yetenek yeterli değildir. Senge’ye göre, örgütlerde kilit öğrenme birimi "eylem için birbirlerine ihtiyaç duyan kişiler"dir. Öğrenen okul bu ihtiyacı canlı tutarak yönetici, öğretmen ve personelde öğrenmeye doğru aksiyoner gerilim oluşturabilen okuldur.

Öğrenen okul, insan kaynaklarının sürekli gelişmesine yön veren okul olacaktır. Öğrenen okul, öğrenerek kendini yenileyen, öğrenmeyi teşvik eden, personel geliştirmeyi ön plâna çıkaran, değişmek için öğrenen, öğretmenlerin çalışma arkadaşı olarak algılandığı, okul içerisinde personeli çalışma ortamında başarılı kılacak ve üyelerce kabul edilebilir bir öğrenme iklimine zemin hazırlanan krizlerden uzak okuldur. Bütün bu gerçeklerden hareketle kısaca şunu diyebiliriz: Öğrenen örgütlerin açık ve sınırları aşan bir anlayışla öğrenme politikasına sahip olmalarından ötürü; böyle bir anlayışa dayalı bir yapılanma, bilgi toplumu olma yolunda hızlı ilerlemelerin yaşandığı son yıllarda ayakta kalabilme ve rekabetçi bir stratejiye sahip olabilmenin gereği haline gelmiştir.

Yrd. Doç. Dr. Fatih Töremen

2 yorum:

  1. “ÖĞRENEN BİR OKULUN ÜYESİ OLMANIN TADI BİR BAŞKADIR”

    Temmuz ayının en sıcak günlerinden birinde keyifli bir sohbetin içinde çalıştay ile ilgili fikir alışverişleri yaparken,kendimi farklı bir boyuta yolculuk yapar gibi hissettim.Yolculuk yaparken daha gideceğim mekana henüz ulaşamamışken içimde değişik bir isteksizlik şarkısı mırıldanıyor gibiydi.Ödev düşüncesi,ödevi tamamlama stresi ister istemez içimi kemiriyordu.Beynim yolculuğa endekslenmiş bir şekilde oradan keyifli sohbetin kaynağı Sanem Hocam’dan ayrıldım.Yürüyordum.Düşünüyordum ne yapabilirim acaba diye?Eve vardığımda ilk işim içimdeki ödev yapmaya tepki olarak mıırldanan isteksizlik şarkısnı sonlandırmak oldu.Bilgisayarımı açtım ve sakin bir şekilde çalışma odamdaydım,huzurluydum.
    Kahvemden bir yudum aldım.Bir baktım ki saatler geçmiş...
    Ben artık o farklı boyuta yaptığım yolculuğu tamamlamışım,istediğim mekana çoktan ulaşmışım,dalmış gitmişim.Elimde eğitim ile ilgili okuduğum makalem...Masamda soğumuş kahvem.O kadar keyif aldım ki farkında olmadan.Makeleyi okudukça,üzerinde düşündükçe yazara katılmamak elde değil diye düşündüm.

    Yazarın “Bilgi toplumunda yetiştirilmesi hedeflenen insan modeli; nasıl öğreneceğini bilen, kendisini değişime uyarlayabilen, hiçbir bilginin güvenli olmadığını, yalnızca bilgiyi araştırma sürecinin güvence sağlayacağını farkeden insandır”cümlesini okuduktan sonra içimi derin bir mutluluk kapladı.

    Bu makaleye ulaşmadan önce eğitim ile ilgili o kadar anlamsız cümle topluluklarıyla karşılaştım ki,hangisi doğru hangisi gerçek hayrete düştüm.Doğru bilginin önemini bir kez daha gördüm.Makeleyi okurken; doğru bilgi bizlere ulaştığında yaşama bakış açımızda büyük değişim ve gelişim olacağını anladım.

    Bireyin kendini geliştirmesinde ki en önemli hususlar ;öğrenen bir topluluğun öğrenmeye istekli,araştırmacı elamanı olarak yaşamaktır. Kendini sürekli yenileyerek, her yerde,her yaşta öğrenmenin önemini sindirebilen bir topluluk,gelişime korkusuzca ayak uydurabilir.

    “Gerçek öğrenme, bireye insan olmanın anlamını tâ yüreğinden kavramasında rehberlik eder.”

    Öğrenen topluluklar “gerçek öğrenme” aracılığıyla,dünyayı başka gözle görürler.Ufkumuzun gelişmesine sebeptir böyle bir topluluğun üyesi olmak.Yeniden hayat buldurur bizlere.Şimdiye kadar yapmadığımız şeyleri ya da eksik kalan tamamlanmamış şekilleri birleştimemizde rehberdir,yardımcıdır,güçtür.Gerçek öğrenme,eğitim enerjisini durmadan yollayabilmemizde ışıktır,cesarettir.


    Biz İstek Semiha Şakir Okulunun öğretmenleri ;Gerçek öğrenme olgusunu benimsemiş,öğrenen bir okul olma yolunda hızla ilerleyen, kısa zamanda çok uzun yollar kateden,sorgulayan,araştırmacı,öğrenme örgütünün önemli parçalarını oluşturan yapı taşlarıyız.Biz öğrenen bir okuluz.
    Tıpkı Selda Hocamız’ın
    "Öğrenen
    bir örgütün parçası olmak keyifli ve heyecan vericidir."cümlesinde de dile getirdiği gibi ben çok keyif aldım bu makaleden ve çalıştay ödevimden.İşinbaşında bir ödevdi makaleyi yorumlamak,eleştirmek.Ancak ilerleyen süreç içerisinde ödevlikten çıkarak benim için büyük anlam kazandı.

    MERVE UTANDI
    20 TEMMUZ 2009

    YanıtlaSil
  2. İşte bu!

    Sanırım öğretmenlikte , yada hayatın her alanında diyeyim,en önemli ip ucu; güvenmektir.

    Güvenle başlar her iş diye düşünüyorum. Sanırım yıllar geçtikçe de hata yapma olasılığın biraz daha azalıyor.

    Seninle iki meslekdaş olarak bakılabilen ilişkimiz aslında güven esasına da dayandığından kolay bir ilişki.

    Alt yapındaki olgulara hep güvendim.Şu anda yanılmamış olmanın mutluluğundayım da.

    Ödev olarak başlayan bir çok şey bir süre sonra yaşamın bir parçası haline gelebildiğinde yaratıcılık dediğimiz bir başka olgu da ortaya çıkıyor.

    Okulda başlayan "çalıştay", seninle aramızdaki sanemmerve çalıştayıyla devam ederken anlamsız konuşmaların yerini anlamlı konuşmaların alması ve en önemlisi üretkenliğin ortaya çıkması sebebiyle son derece anlamlı bir yola doğru ilerlemekte.

    Öğrenme her yaşta, her koşulda, her an , herkes içindir.

    Paylaştığımız anların böylesine güzel bir üretkenliğe dönüşmesi şerefine diyorum bir kahve içeceğizzzzzzz .

    Çok güzel bir yazı ve çok çok güzel bir yorum ...

    YanıtlaSil