5 Ocak 2010 Salı

Kırmızı Rugan Ayakkabılarım...



Kırmızı,minik rugan ayakkabılarımı dün dağınık kazaklarımın arkasına sıkışmış bir şekilde dolapta buldum.Eskisi gibi parlamıyor,aşınmış.
Hatta sağ tekinin tokası kopmuş halde.

Gözlerime hakim olamıyorum.Yaşlar süzülüyor damla damla.Yıllar öncesine dönüyorum.Oyun köşemdeyim.Çok sevdiğim annemin bana, aşı olurken hiç ağlamadığım için aldığı bebeğim Minnoş’a küçük plastik pembe tenceremde süt ısıtıyorum.

Bir anda annemin sesiyle masum hayal dünyamdan sıyrılıyorum.Annem:”Hadi bakalım Damla, hemen çıkıyoruz,zamanımız az,gösterin yarın”diyor.Yalancıktan ısınan süt bir köşede,minnoş bir köşede kalıyor ben hemen fırlıyorum.Doğruca annemin koluna giriyorum.Evden çıkıyoruz.Annem telaşlı.Anneannemin bana diktiği kırmızı çiçekli elbisemin altına uyacak bir çift ayakkabıyı alabilmenin heyecanıyla bir vitrinden bir vitrine sürüklüyor beni.

Tüm ayakkabı mağazalarına giriyoruz.Tek tek özenle,bıkmadan önüme bırakılan çeşit çeşit çiftleri deniyorum.Anneme göre ayakkabının kırmızısıyla, elbisedeki güllerin renginin kırmızısının uyumu çok önemli.Ayrıntıları sever annem,zevklidir.Bir an için aklımdan Minnoş’u ne kadar da uyumsuz giydirdiğim geliveriyor gözlerimin önüne.

Büyümeliyim,annem gibi zevkli olmalıyım diye geçiriveriyorum içimden.Yine annemin sıcacık sesiyle doğruluyorum. “Evet , biz bunları alalım” diyor annem satıcıya. Hemen paket yaptırıyoruz.Ardından soruyor annem: “ayakların içinde rahattı dimi yavrum?”diye.
Annem düşüncelidir. “Ne kadar da çok düşünüyor beni, ben ise Minnoş’a başka bir bebeğimin küçük ayakkabılarını zorla giydirmiyor muyum?”diye, mırıldanıyorum kendi kendime.

Eve geliyoruz. Annemi, sıkıca boynuna sarılarak öpüyorum. Teşekkür ediyorum. “Annem olmasa ben o gösteriye çıkabilir miyim acaba ?”diye de düşünüyorum. Ben Minnoş’a hiç hediye almadım, oysa annem her fırsatta bana hediyeler alıyor diyorum.

Bir an irkiliyorum ve dolabın yanından kalkıyorum, gözümdeki yaşlar o güzel yıllarımın zihnimde canlanmasıyla kurumuş. Elim de tokası kopmuş parlak rugan ayakkabımın teki duruyor.

O an karar alıyorum bu satırları yazmaya.Beni mutlu edenin ,duygulandıranın dolabımda rastladığım ; kırmızı çiçekli elbiseme takım olsun diye aldığımız, yıllar sonra dağınıklıkta elime takılan ayakkabılarımın olmadığını düşünüyorum. Ayakkabılar sadece süs. Anaokulunda sahne aldığım gösterinin küçük bir parçası. Anneannemin diktiği kırmızı çiçekli elbisenin tamamlayıcı aksesuarı.

Kırmızı ayakkabılar çocukluğumun rengi!
Kırmızı ayakkabılar ; Minnoş’a süt ısıttığım pembe tencere!
Annemin telaşlı sesi!
Annemin bana verdiği değerin sıcaklığı!
En önemlisi de anneme duyduğum büyük sevgi!
Kırmızı ayakkabılarım!
Kırmızı rugan ayakkabılarım!

Annem her yerdesin sen!
Bazen penceremde saklanan annesiz yavru güvercinin yanında anne sıcaklığıyla durmaktasın, bazen komşunun mutfağından gelen patates kızartmasının kokusunda gizlisin. Bazen ürktüğüm gök gürültüsünün ışığında yüreğinle bana kol kanat geren kuvvetimsin.

Radyo kanallarında o çok sevdiğin şarkının nakarat kısmında gizlisin. Annem; sen kilometrelerce uzakta da olsan bana çok yakınsın.

Okuduğum bir romanın kelimelerinde gizlisin.Seyrettiğim bir filmin başrol oyuncususun.

Özledim seni annem,sen de özledin beni biliyorum.Üniversiteyi kazanıp; geldiğim de bu şehire bırakmak istemedi ellerin ellerimi.

Her sıkıntımda gölgemsin , ruhunla beni takip edensin.Sana yazdığım bu satırlar sevgimin sadece az bir kısmı.

Kelimeler yetmez ki annem.Kırmızı ayakkabılarım elimde.Gözlerimi kapadım.Elim telefonda şimdi sesini duyacağım.İyi ki varsın ve benimlesin..İlk işim ayakkabıları tamire götürmek olucak. Senin gibi bir anne olabildiğim de, seni hep hatırlayacağım.


MERVE UTANDI -OCAK 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder