9 Mayıs 2010 Pazar

Fernando Botero..





Fernando Botero Sergisinin İstanbul Pera Müzesi'ne geldiği ilk hafta dostum,büyüğüm Sanem Hocam ile birlikte sergiyi gezme kararını aldık.7 Mayıs Cuma gününü planladık.Baharın ılık rüzgarı yanaklarımızda şekerimsi bir pembelik bırakırken Taksim dolmuşuna bindik...

Neşeyle bindiğimiz dolmuşta; yine noktayı koyamadan sabırsızlıkla başka cümlelere geçtiğimiz sohbetlerimizden birini gerçekleştiriyorduk ki,İstanbul trafiğinin huysuzluğunu malesef kalbimizin ritminde hissettik.Şöförümüz şansımıza fazla cesurdu..Engebeli yolları,sert direksiyon çevirişleriyle,acı frenleriyle,yokuş aşağıya bir pilot edasıyla geçerken kendimizi yarı yolda yarış pistinde gibi hissettik...Yarım saati geçmişti adrenalinli yolculuğumuz.Ve nihayet Taksim'e varmıştık.Dolmuştan indiğimizde bir süre kendimize gelmekte zorlandık..Jet-lag olmadığımız için mutluyduk..

Heyecanla ve hızlı adımlarla Taksim'in kalabalığına karıştık.İkimizde tedirgindik.Çantalarımız kolumuzun altında adeta ezilmişti,yan kesiciler için önlem almıştık,gergindik ama itiraf edemiyorduk o anki hislerimizi...Adımlarımız bizi Pera Müzesi'ne getirdi.Gezmemiz gereken üç kat vardı.Asansörün kapısında bizi Botero'nun dev boyutlardaki tablolarından alınmış baskıları karşıladı.Şimdi ilk katı gezecektik.Bembeyaz duvarların üzerindeki tablolar öyle şirindi ki,yüzlerimizde tatlı bir gülümsemeyle başladık gezintimize..Kendimizce yorumlar yaptık,fotoğraf makinalarımız elimizde Botero'nun ruhunun eşliğinde ,renklerin büyüsüyle diğer katları da zevkle dolaştık.Sanki bir süreliğine kendimi,beynimdeki düşüncelerimi dışarıda bırakmıştım.Sihirli bir kapının anahtarının yardımıyla Botero'nun istediğim eserinin hikayesine giriş yapabiliyordum.

Ressammın yarattığı karakterlerin yüz ifadeleri görülmeye değerdi;her birinin suratlarındaki kızgınlık,boşvermişlik,sıkıntı,sinirlilik hali,mutluluk,durgunluk sizi gözbebeklerinizden vuruyordu.Şişman adamların ve kadınların yanı sıra diğer objelerde iriydi.Sanatçının espri gücü de gözden kaçmıyordu.

Ben çok keyif aldım.Bence öğrenciler de görmeli bu sergiyi diye düşünüyorum.Eserlere ilk baktığında aceleci davranıp,hemen bilgiçlikle eleştiriye başlayan "eline fırça alan her kişi bunları çizebilir,boyayabilir,sıradan resimler" cümlesini kuran şahıslar olabilir.Olacaktır da..Onlara birkaç önerim olacak; önce sergiyi sakin bir şekilde dolaşın!Saniyeler dakikayı tamamladığında Botero'yu anlayacaksınız...

Botero'nun bir sözü beni çok etkiledi,bakın ne diyor:

"Bir ressamın resim yapmasının tek nedeni kendi dünyasını yaratmaktır.gerçeklik zaten orada duruyor,onun resmini yapmanın bir gereği yok.buna paralel birşeyin,zihinsel bir gerçekliğin resmini yapmanız gerekir.şiir,müzik,edebiyat gibi sanatçının kafasında var olan ve insanların tadına varabileceği birşey.."

Sergi sonrasında Asmalımescit'te sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik hocam ile..İçimiz aydınlanmıştı.Dinlenmiştik.Botero'nun renkleriyle yumuşamıştık adeta...Tünel'in serinliğiyle insan yağmuruna karıştık,Karaköy'den Kadiköy vapuruna bindik,martı sesleriyle günü noktalarız derken,güzel bir akşam yemeği planı yaptık...

Günü yakalamış,dolu dolu yaşamış ve keyifle tamamlamış olmanın mutluluğuyla evlerimize yol aldık...

Teşekkürler Fernando Botero!

Teşekkürler Sanem Hocam....

MERVE UTANDI-9 Mayıs 2010










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder