14 Şubat 2010 Pazar

Gir Kalbime Gör Kendini..


Şubat ayının on dördüncü günündeyiz.Haftalar öncesinden anlamlı anlamsız her eşyanın ucunda,ortasında,sağında,solunda kıpkırmızı kalp figürü görmekten yorulduğumuzu hissediyorum.Radyoda sohbet programlarında konular hep sevgililer ve aşkları...Televizyonda haberlerde,dizilerde, reklamlarda hep bu tema işleniyor.Yoğurt kutusunda kalp,sucuk kangalında kalp,rula kağıt havluda kalp...

Düşünüyorum.

Bana; çok da kutlanılası birgünmüş gibi gelmiyor.

Sevgiyi sorguluyorum.

Sevmeyi, sevileni, sevilmemeyi, sevilmeyeni,sevilmemenin kişide yaratacağı dengesizliği...

Sevgiliyi değil!

Sevgilileri hiç değil!

Sevgilileri, çağrıştırmıyor nedense.

İlla bu günü kutlamak için duygusal bir birliktelik yaşıyor olmak mı gerekiri sorguluyorum.

Eğer herşey bu cümlede gizliyse beni gerçekten de ilgilendirmiyor.14 Şubat Sevgilileri ilgilendiren bir günden ibaretse kutlamıyorum bu günü.

Hayvanseverler; “benim sevgilim Ponpon kedim’ ”, “benim sevgilim köpeğim Marmelat ” diyorlar...

Kimileri benim sevgilim annemdir,abimdir,babamdır,halamdır,teyzemdir,dostumdur,eşimdir,arkadaşımdır diyorlar...

Çevreciler diktiğim Çam ağacıdır benim sevgilim ,ormandır sevgiliyle buluştuğum yerim cümleleriyle bu günün anlamını kendilerince yorumluyorlar.

Bu günü anlamsız bulanlar da , gereksiz olduğunu düşünenler de var. “Kutlamam” diyen, “kutlarım” diyen, “sevgilime ne almalıyım?”diye panikle mağazaları mutlu eden de var, aldığı armağanlarla gerçekten sevgilisini mutlu eden de var.Tartışmalar uzuyor ve sonuca bağlanmadan bitiyor. Kimi kişiler mağazaların bayramı olarak nitelendiriyor bu günü, kimi para tuzağı olduğunu savunuyor, tüketime katkısı olan bir gün diye de düşünenlerde çoğunlukta.Bazen de satış yapamamanın hayal kırıklığıyla son bulan bir günden ibaret olduğunu düşünen de var.

Ben bugün Şubat ayının on dördüncü gününde ; çok sevdiğim bir klasik Türk müziği eserini Münip Utandı’nın “Münip Utandı II”cdsinden,romantik uslübunun kalpleri yumuşatan sesinin rüzgarıyla mest olmuş dinlerken buldum kendimi.

Dilime dolandı , ardarda üç beş defa söyledim tanbur eşliğinde bu güzel sanatlı eseri.Her defasında beni düşündüren, söylerken bittiğini farketmediğim, finaldeyken nakarat dizelerine takılı kaldığım bir eserdir kürdilihicazkar makamındaki Rıza Polat Akkoyunlu güftesiyle Selahattin Pınar’ın bestesi “Yalancıdır Hep Aynalar”.

Nasıl bir duygudur?
Kimbilir ne şanslıdır kendisine şiir yazılan bir sevgili!

Yalancıdır hep aynalar ,
Gir kalbime ,gör kendini .
Gerçek yüzün bir bende var .
Gir kalbime, gör kendini.

Kah güllerde gül nefesin .
Kah bülbülde şakrak sesin;
Nere gitsem benimlesin!
Gir kalbime , gör kendini..

Pınarlarda akış gibi..
Halılarda nakış gibi ..
İlk sevgide bakış gibi !
Gir kalbime..gör kendini.

“Gir kalbime gör kendini”cümlesi ne büyüleyici, ne kadar etkileyicidir..Sevgili bu dizeleri gördüğünde neler hissetmiştir?
Bence sevgi, gerçek sevgi bu değil midir?Aşk dediğiniz belki de yanıltır bizleri.

O kalp nasıl bir kalptir ki,sımsıcak duygularla beslenir, besler sevgiliyi...Kin yoktur,kırıcı bir sözü barındırmaz içinde ,bencillik uzağından yakınından geçmemiştir...

Seviyorsanız, sevmiyorsanız, eğer sevgiliyseniz,sevgili değilseniz,14 Şubat sevgililer günü diye isimlendirilen bugün sizin için önemli olsa da ,olmasa da hayatınızda bir kere Rıza Polat Akkoyunlu’nun aşk dolu dizelerini okuyun, kalbinize mühür gibi işlenen sevgilerle bir yolculuğa çıkın.

Sevgililer gününüz kutlu olsun...

MERVE UTANDI-14 ŞUBAT 2010

2 yorum:

  1. Sevgili Merve hanım,

    Yazınızı keyifle okudum,içinizden gelen duyguları ve düşünceleri çok güzel aktarmışsınız.

    Haklı olduğunuz bir çok konu var.

    Gerçekten her kafadan bir sesin çıktığı gün bugün.

    Bugün hiç yazı yazmak gibi bir düşüncede olmasam da kendimi tutamadığım yazılar oldu.

    Yazmak zorunda kaldığım yerlerden bir tanesi severek okuduğum, takip ettiğim bir yer.Bugünü tanımlarken kullandığı başlangıç şu;

    "Cehaletin Mutluluğu veya Mutluluğun Cehaleti"

    Yazı kötü bir yazı değil ve çok geçmişe dayanarak bugünüün kökenini anlatıyor.

    Yazıya göre ta Mezapotamya ya giden bir öyküsü var bugünün . Ve bu öykü de özellikle yine her zaman olduğu gibi kadınlar aşağılanarak kullanılıyor.

    Tanrılara adanmak üzere her topluluğun kendi kız ve kadınlarını erkekler için hazırlama seramonisinin öyküsü.

    Doğal olarak ta bugünü kutlayan kişilere yukarıdan bakan bir tavırla cahil diyebiliyorlar.

    Sanırım bu yazıyı okuyanlar seneye bugünü kutlamayacaktır:)

    Mesele bugün, dün yarın değildir. Evet kapitalizmin el atmadığı hiç bir şey yoktur ve bugünler piyasa da para akışını sağlamak üzere de pompalanmaktadır.

    Her şeyi bir kenara atalım, en azından birgün. Kuşkussuz sevgi sözcüklerini söylemek sadece bugüne ait değildir. Ama sevdiklerimizle, sevdiklerimizin özel olduğunun bilinciyle, yakınımızda uazzağımızda nerede olursa olsun dünyadaki herşeyden sıyrılarak bir günümüzü ayıracak zamanı yaratalım.

    Herşeyi bize söyledikleri gibi yapmak zorunda değiliz. Şampanyalar, güller gerekmiyor.Yapabileceğimiz bir şey kesinlikle olmalı.

    Bu yazıya cevabımı kısaca eklemek istiyorum;

    "İnsanlar var olduğu andan itibaren oldukça ilginç bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye başlamış gözüküyor, sürdürmeye de devam edecek.

    Her duyguyu öncelikle tanımlayarak anlamı kısırlaştırdık tarihin her döneminde, özel günlerle de garip hale getirdik.

    Var olan duyguyu yaşarken günlere ihtiyaç duyuyorsak belki sorgulanmalıdır, ama aklı başında tavırlarla da insanlığın bu garip alışkanlıklarından vaz geçemiyorsak ret etmek yerine anlam kazandırmak ta kendi elimizde."

    Sevdiğimiz birinin olması ne denli büyük bir nimettir farkındamıyız acaba?....

    YanıtlaSil
  2. Yazınızı belli aralıklarla defalarca zevkle okudum Adan Bey; ellerinize sağlık,ayrıca teşekkür ederim.

    Sizin de ifade ettiğiniz gibi duygularımız insanların icat ettiği günlere esir mi oldu?

    Bayramların tatille bağdaştırıldığı,değerlerin gittikçe önemini yitirdiği bir dünyada yaşamak gittikçe zor gibi geliyor.

    Karamsarlık örtüsünü zaman zaman istemeden de olsa örtüyoruz üstümüze.

    Belki sizin de son cümlenizde dediğiniz gibi sevdiğimiz birilerinin varlıklarından mutluluk ve heyecan duyarak,aniden semada beliren gökkuşağını görebilme şansına erişebiliriz gibi..

    Tekrar teşekkürler!

    YanıtlaSil