Ortaokul yıllarında Türkçe derslerinin olduğu günler benim için ayrı bir önem taşımaktaydı.Bir gece öncesinden her türlü hazırlığımı yapar; öğretmenimin verdiği ödevleri en ufak ayrıntısına kadar tamamlar hatta defterimin kenarlarına süslemeler bile yapacak zamanım kalırdı.
Neden bu kadar özenirdim?
Neden bu dersi çok severdim?
Yıllar geçtikçe daha iyi anlıyorum.O zamanlar oyun çağından süzülüp gerçek hayata giriş yapma telaşında gelgitler yaşayan ben;Türkçe öğretmenimi de çok severdim.Bazı zamanlar teneffüse çıkmadan,zil sesini bile duymadan öğretmenimizin bizlere ödev olarak verdiği araştırmaları düşünür; kompozisyon yazmamız için seçtiği özel cümleleri, deyimleri, atasözlerini evde hazırlamak için bir deftere kaydeder, anlattığı hikayeleri göz tiyatromda canlandırır, ders işleyişindeki akıcı anlatımlarıyla da huzur bulurdum.
En çok hoşuma giden ödevlerden biri de o dönemin önemli gazetelerinde yazı yazan ; köşe yazarlarının yazılarını takip ederek bizden bir arşiv oluşturmamız istenirdi.Bir hafta boyunca seçtiğim yazarların yazılarını özenle keser bir dosyada saklardım.
Onların anlatımlarıyla bambaşka sayfalar açılırdı önüme,ufkum olabildiğince genişler;kelime hazneme hergün yeni bir kelime katılırdı.Sonra o hafta biriktirdiğim makalelerden birini seçerdi öğretmenim...
Ardından ben de o seçilen makaleyi kendi cümlelerimle defterime kompozisyon şeklinde yazardım..Kimdi heyecanla,sabırsızlıkla makalelerini yorumladığım bu yazarlar? Kimdi beni kelimelerin sihirli dünyasında gezintiye çıkaran bu iki dev ,önemli yazar....
O kadar üzülüyorum ki o ödevlerin kopyası elimde değil!
O kadar üzülüyorum ki o yıllarda takip ettiğim o iki yazarın biriktirdiğim makaleleri elimde değil!
Ama biranda içim tanımlayamayacağım bir huzurla doluyor.
Yıllar sonra ben,bir dost meclisinde iki dev gazeteci yazar ile biraradayız.
Şanslıyım...
Bir yanımda Mehmet Barlas!
Bir yanımda Rauf Tamer!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder