2 Ekim 2010 Cumartesi

Sevgi Üzerine...




Nice sevgiler görüyorum, bakışlarım takılı kalıyor bir süre, bambaşka manzaralara odaklanamadan donuk,bir başıma öylece duruyorum.

Nice hikayeler anlatılıyor sevgiler üzerine ; kulaklarımı kapamak gelmiyor içimden,aksine tüm netliğiyle, en kısık sesi, fısıldayışı bile duyuyorum.

Son zamanlarda ben sürekli “sevgiyi” düşünüyorum..

Düşündüğüm sevgi karşılıklı sevgide ısrarcı nedense! O sevgi ; saf bir ipek şalın rüzgarla şekilden şekile girmesi gibi ütüsüz ve sabırsız bir sevgi..Kimi zaman özgür,kimi zaman kalpte hapsolmuş,bir köşede esir delice..

O sevginin saati yok,zaman kavramını unutmasına rağmen geçen her günü koca bir yılın bitmesiyle eş değerde tutuyor..

Sevgi gerçekte bir yolculuk mu?

Eğer bir yolculuksa sevgi, biz bu yolculuğa tek başımıza çıktığımız vakit hangi tehlikelerle karşı karşıya geliriz?

Sevgi incitir mi? Yoksa, sevgi; derin , fırtınalı bir denizde dalgalarla mücadele edip; sevilene atılan her minik kulaçla ona biraz daha yaklaşmakda mı gizli? Çözemedim. Sorular,hep soruları kovaladı zihnimde..

Sevgi yolculuğuna tek başına çıkılabilir mi sizce? Buna değer mi?

Sevgi ; belki karşılık bulduğunda dillerden düşmeyen bir ezgi...

Sevgi ;günden güne filizlenen, en olmadık zamanlarda yeşeren, can bulan, dallanıp budaklanan, büyümesine engel olmadığımız bir tür bitki misali içimizde değil mi?

Herkes istediği anda, kendi kendine karar verip de, sevgi yolculuğuna çıkamaz ki...Sizin sevgi yolculuğuna çıkmanız için yolunuzu aydınlatan,destekçi bir ışığa ihtiyacınız vardır.

O ışık ;yolculuk yapacağınız sevgiliden size gelir...Karanlık ve çıkışı görülmeyen bir tünelin girişinde yolunuzu aydınlatmak üzere,elinde ışıklı feneri ile bekler sizi,ilk olarak fenerinden yayılan ışık hüzmelerini görür gözleriniz.. O anda sizi cesaretlendirmişdir,umutlandırmıştır...Güvenmişsinizdir ona.Yoksa aklınıza gelir mi hiç bu karanlık yolculuk...Tek başına risktir.Yıpratıcıdır.Sabır işidir...

Nice sevgiler görüyorum,iki kişilik oyun iken,mızıkçılık sonucu tek kişilk oyuna dönüşen.O zaman başlamadan biti veriyor yolculuk.Mızıkçı oyuncu belki oyun bozan damgasıyla damgalanıyor.




Sevgi yolculuğu için hazır bekleyen bavul,seyahate çıkmadan dağılı veriyor...

Nice sevgiler görüyorum!

Sevgi yolcuğu için bavullar hazır...

Yolcular tamam...

Karanlık tünel az ileride.

Önce bir sevgi doğuyor,sevenlerin gözlerinden,sözlerinden hissediliyor bu sevgi..

Belki eller birleşecek az sonra ve karanlık tünelde bir yolculuk başlayıverecek gibi..

Feneri elinde sevgi yüklü biri duruyor,heyecanlı,gelecekte sevgili olacak kişilerden biri..

Hemen yanında onun tuttuğu fenerden gelecek ışığı almaya hazır,yola koyulmaya hazır bir diğer sevgili...

Ne bir ses var,ne bir ışık var.Günler,aylar geçiyor, biri bekleyişte, karanlık tünelin başında, ileriyi, ışıklı yolu görmeye istekli, bir diğeri elinde feneri, sabit, donuk, heykel gibi:

“Acaba yaksam mı feneri yakmasam mı? En iyisi yakmadan ,sessizce çekip gitmeli”cümlesinden güç alarak belki de vazgeçmeye çoktan meyilli..


Nice sevgiler var; başlamadan bitirmeyi seçtiğimiz.. Oyuncuları çaresizce, istemeden yok etme yoluna gittiğimiz... Adan Karlı dostum bakın şöyle diyor ;

“ HAYATTAYKEN ÖLDÜREMEDİKLERİMİZ BEKLEME SÜRESİNCE BİZİ ZATEN ÖLDÜRÜR”..

Sanki en zoru da bu cümlede saklı gibi..


Nice sevgiler var, yarım kalmış, aniden yok edilmiş, ama şarkılara kırgın dizelerle yerleşmiş ve yüreklerdeki acıyı besteyle işlemiş.Mustafa Nafiz Irmak da dizelerinde bakın nasıl anlatmış sevgiyi:


GİTTİ O GÜZEL YADIMA BİR HANDESİ KALDI
ONDAN BANA SON HATIRA FİRKAT SESİ KALDI
SEVDASINA RAM ETTİ BÜTÜN BİR YÜCE ÖMRÜ
ONDAN BANA SON HATIRA FİRKAT SESİ KALDI

Seçim sizlerin,isterseniz sevgi yolculuğuna çıkarsınız el ele, yanınızda güvendiğiniz; feneriyle size ışık tutan kişi ile..

Dilerseniz sadece bir köşede beklersiniz sevgiyi tek başınıza, günden güne yok olma eylemini kabullendiğinizi anlatan ruh halinizle bir sırrı gizler gibi...

Sevgilerimle;
MERVE UTANDI-GÖZTEPE\ 02.10.2010



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder